EKREM PAMUKÇU (M.1947-2005)

EKREM PAMUKÇU (M.1947-2005)

Ata Terzibaşı

SÖZ BAŞI  

Değerli bir yazar ve şair olan ilim adamı Ekrem Pamukçu’nun ölümünden sonra siyasi ve içtimai hayatı hakkında bazı yazılar yayımlan-mışıar. Ama şairliği ve edebi sanat kabiliyeti üzerinde duran olmamıştır. Bu yüzden biz burada daha çok, onun kısa hâl tercümesi yanında edebi şahsiyeti ve şiirleri üzerinde, kitabımızın programına uygun biçiminde durmak istemişizdir.

HAYATI

Hakiki adı Ekrem olan şair, yazı ve şiirlerinin başında sırasıyla Pamukçu, Pambuhçuoglu, Panbugçuoglu ve nihayet Pamukçu lakaplarını kullanmıştır. Babası esnaftan Cuma adında Kerküklü bir Türkman’dır. 1947 yılında Kerkük’te Kalenin Zindan Mahallesi’nde baba konağında doğmuş, ilk orta ve lise okulunu hep bu şehirde bitirmiştir. 1968 yılının başında yüksek tahsilini yapmak için, askerlik hizmet bedelini nakdi olarak ödedikten sonra kanuni yoldan Türkiye’ye giderek orada Ankara Gazi Üniversitesi’ne girmiştir. Buradan mezun oldukta, 1990 yılında tarih ve İslâmi ilimler alanında doktora yaparak yüksek bir şehadetname almıştır. Daha sonra doçent yardımcılığına getirilmiş, 1994 yılında doçent, 2002’de aynı üniversitede profesörlük unvanını kazanmıştır.

Ekrem Pamukçu meslek ve milli görev gereği yurtta ve yurtdışında Amerika, İngiltere ve Kıbrıs’ta birçok toplantı ve konferanslara katıl-mış, 13-16 Eylül 2003 tarihinde Kerkük’te toplanan Irak Milli Türkmen Cephesi üçüncü kurultayında önemli faaliyet göstererek Türkmeneli Televizyonu’nda yaptığı Türkçe nutuklarıyla bu toplantılara büyük kat-kıda bulunmuştur. Ankara’ya döndükten bir yıl sonra geçirdiği şiddetli astım (tenge nefes) hastalığı sonucu 27.1.2005 tarihinde ölmüş ve orada toprağa verilmiştir. İki erkek çocuk babası idi. Bunlardan Volkan adındaki oğlu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup, master şehadetnamesi almıştır. Gürkan adındaki öbür oğlu ise yüksek tahsilini Ankara üniversitesi’nde yapmıştır. Narin vücutlu, nazik davranışlı, milliyetçi bir genç ve dindar bir Müslüman olan Ekrem Pamukçu, sesinin güzel oluşundan yararlanarak Kerkük’te bulunduğu esnada cami ve tekyelerde ezan okur, mevlit ve zikir törenlerinde tevhit, münacat, naat, tevşih ve ilahiler söylerdi.

   Bu yüzden yerli halkça tanılmış ve sevilmiştir. Bu hâlini bir ara Türkiye’de de sürdürmüş ve bu sebeple mizacına uygun Gazi Üniversite-si’nin İslami ilimler dalında başarı sağlamıştır

ESERLERİ Ekrem Pamukçu’nun Türkçe, Arapça beş eseri basılmıştır. Bunlar milli amaçla İslami Türk tarihinin ışığı altında edebi bir dille yazılmıştır. Adları şöyledir: (1) Bağdat’ta İlk Türkler: Bu unvanlı kitabını göremedim. (2) Nesrin Erbil: Şair Nesrin’in kısa hâl tercümesi ile bir kısım şiirlerini kapsamaktadır. 96 sayfa tutan bu kitapta ne basıldığı yer ve matbaanın adı ve ne de basılış tarihi vardır! (3) Eylül 2003’te hem Türkçe Ey Türk Genci ve hem de Arapça Wı Şebabüt Türkman başlıklarıyla yayımlanan aynı kitabın Türkçe bölü-mü 24 sayfa, Arapça bölümü de 20 sayfadan oluşmaktadır. Basıldığı yer ve matbaanın adı kitapta yazılmamıştır. (4) Hem Türkçe Ey Türkmen Kadını hem de Arapça Eyyetühel-Mer’et-üt-Türkmâniyye başlıklarıyla ve galiba 1994 yılında basılmıştır. Kitapta tarih, matbaa ve basıldığı yer yazılmamıştır. İki kitabın toplam sayfa sayısı 80’dir

(5) El-aşair-üt-Türkmaniyetü fil-lrak: Avukat Habip Hürmüzlü ile birlikte hazırladıkları bu kitap Ağustos 2004’te basılmıştır. Bunda müellifleri, eskiden yazdıkları makalelerini düzeltecek ve bazı ilaveler yaparak bunları yeniden bir araya getirilmiştir. Kitap ilrnî ve tarihi araştırmalar bakımından önemli bir kaynak sayılır.

ŞİİRİ VE NESRİ Ekrem Pamukçu, Irak’ta Kardeşlik dergisiyle Türkiye’de çıkan Kerkük dergisinde yayımladığı -ve görmediğimiz başkaca- şiirlerini bir araya toplayıp bir kitap hâlinde bastırmamıştır! Bizim bildiğimize göre küçük yaşta şiir yazmaya başlayan şair henüz on sekiz yaşını doldurmadan manzumelerini 1965 yılının Temmuz ayında yerli Kardeşlik dergisinde yayımlamaya geçmiştir. Netekim ilk şiirlerinden birini, derginin beşinci yılına girmesi dolayısyla dergiye ithaf ettiği tipik ve güzel bir şiirinden alınan şu örnek beyitleri, sihr-i helâl sanatıyla işlemesi onun kudretli bir şair olma istidadını ortaya koymaktadır.

Yaşa dergimiz yaşa Girdi ömrün beş yaşa Hakk bize ihsan etti Sen yaşa binler yaşa Cihan-ı şümuldur o Alemde bir nimettir Evvel Allah yardımcı Hazret-i Muhammet’tir Ay gibi çıkar her ay Benzer gün amma Doymaz meyli insanın Bir baksa baktşına Ekrem sunar her dem Şülcrânlarını size Bir şevki muhabbettir Yazdıran bunu size

Daha sonra yıllarca bu derginin birçok sayılarında yayımladiğı ve garami konuları kapsayan şiirleri hep hasret ve ayrılık acısıyla dolu hüzünlü eserlerdir. Ne var ki bu kederli manzumelerinde bir çeşit tatlılık hissi de vardır. Bunlar kendisi için bir tesliyet kaynağı olduğu gibi biz okuyucular için de izlenen bir zevk pınarıdır. Hayatının son aşamasında ve özel olarak Ekim 1991 tarihinde Ankara’da Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından çıkarılan Kerkük adlı kaliteli yayın organının yazı işleri müdürlüğünü üstle-nen Ekrem Pamukçu bir yandan tarihi ve Türkmenoloji araştırmaları yayarken öte yandan milli şiirler yayımlamayı da ihmal etmiyordu. Böylece onun ilmi ve siyasi yanları, şairliğini gölgeleyememiştir. Düzyazıları da şiirleri gibi güzel ve pürüzsüzdür. Mensur eserlerini hep edebi ve düzgün bir dille etkili biçimde yazmıştır.

Nesrinden Örnekler

  (1)Ey Türkmen Genci kitabından: “Ey Türkmen genci! Sana, yalnız sana hitap ediyorum. Senin taze düşüncene, bugününe, yarınına hitap ediyorum. Senin kor gibi yanan yüreğine, damarlarındaki asil kana hitap ediyorum. Sana hitap ediyorum; çünkü sen yarınsın. çünkü Türkmen geleceği seninle var olacak, seninle ayakta kalacak… Unutma! Görevin meşakkatli ve bir o kadar da kutsaldır.

    Ey Türkmen genci! Sana sesleniyorum: Sen gözünü savaş çığlıkları arasında açtın, mermiler, bombalar oyuncağın oldu. Ana sütün kana karıştı. Çocukluğunu yaşayamadın. Taze taze bedenin siperlerde süründü, gençliğini unuttun! Zihnine kanmış kimliğini silmek istediler. Sana ait olan her bilgiye kelepçe vurdular, var-lığını kökünden uzak tuttular. Hâlbuki sen bu aziz vatanın bir evladısın ve senin ecdadın bu topraklara bedeniyle kalkan oldu. Sen bu aziz toprakları binlerce yıl önce vatan edinmiş bir ecdadın torunu-sun. Sen, vatan denen toprak parçasının kutsiyetini yeryüzünde en iyi bilen bir neslin torunusun!

  Bu topraklar ki senin namusundur. Senin ataların bu topraklar üzerinde nice devletler, emirlikler ve büyük bir imparatorluk kurarak bu toprak-larda ilmiyle, kültürüyle, sanatıyia, medeniyetiyle ilerlemesine katkı sağladılar…”

  (2) Ey Türkmen Kadını kitabından: “Ey Türkmen’in al yazmalı kınalı gelincikleri! Ey renk cünbüşü süslü basma kumaşlar içinde ve seher ıssızlığında kimi zaman cerre (testi)lerle eve su taşırken

kimi zaman da süt sağarken sıcak ve yanık türküler mırıldanan gümüş hızmalı ve gümüş halhallı iffetli Türkmen köy kadını: Sen erkeğinle tarlada, bağda, bahçe-de elinde kazma-kürek ter dökerken sırtında taşıdığın bebeğin Türkmenlerin ge-leceği, Türkmenlerin yarını olduğunu hiçbir zaman unutmadın. Unutma ki o döktüğün kutsal ter eski tarihine yeni bir çığır katma çabasından başka bir şey değildir… Ey mukaddes Türkmen kadını: Biliyorsun ki yaşadığın şartlar çok acı ve bir o kadar da çetindir. Zaten sen ezelden beridir hep zor şartlann kadını oldun…

Şiirinden Örnekler Bu örnekler Haziran 1960 tarihinden Eylül 1991 tarihine değin ya-yımlanan bir kısım manzumelerini kapsamaktadır.

Ey gülüm hüsnün senin sabah amma benzer Kirpik ok, kaşların yay kalbimin attşına benzer Sabah açan gül gibi gülüm gül ki ben de gülüm Gül de gülüm gün doğsun güller için öt bülbülüm Bu hüsnünün karanlık gecesin aç ben de bilim O açılan gül gibi gül açılsın benim dilim Gün atar güller açar sen de bir gülümse gönlüm Baharın açan gülü yeni türeyen sevgilim Aç bu baglı kapıyı kapından bir yol ver bana Kalbin sicin ben mescun gel de kalbim gülsün sana Senin hüznün benziyor ah güneşin yatışına Yakub’un oğlu gibi ah zindanda yatışına Şairin yukarıdaki şiiriyle aşağıdaki şu şiirini yazarken henüz on sekiz yaşını doldurmamıştır. Bu yüzden Kerkük gibi ücra bir şehirde yayımladığı her iki şiirinde, kendiliğinden beliren edebi sanat unsurları yanında bazı şiirsel aksaklığı da vardır.

Ağlama ilk sevgilim,

Bahçede açan gülüm,

Gözlerine bakanda

Lâi olur tutmaz dilim

Mülküm yok bes gözlerin

Ne tatlıdır sözlerin

Ay olsa gün olursa

Men istemem özlerin

Demem ay ya gün sene Gözlerin yeter mene Gözlerinden yaş ahar Damcısı dene dene Kurban ollam bu boya Eger meni Hakk koya Her ki gözler arasin Öpeydim doya doya İtirmişim men özüm Gözünde kaldı gözüm Allah’ıma yalvaram Sene batmasın sözüm.

Sözlük: La!: Sağır.

Bes: Yalnız, sadece.

Mene: Bana.

Damcısı: Damlası.

Dene: Tane.

011am: Olurum. Ki: İki.

İtirmişim: Kaybetmişim.

Batmasın: Dokunmasın.