Arap Hakimiyeti Bitti, Kürt Hakimiyeti mi Başlayacak?

Arap Hakimiyeti Bitti, Kürt Hakimiyeti mi Başlayacak?

Fevzi Türker

1921’de başlayan ırkçı Sünni-Arap hakimiyeti, ABD”nin Irak’ı 2003’te işgal etmesiyle sona ermiştir. Seksen iki yıl süren Arap hakimiyeti döneminde Türkmenlere, her türlü haksızlık ,ayrımcılık,asimilasyon,Araplaştırma, ötekileştirme,katliamlar,idamlar ve anadilde eğitim yasağı hep bunların döneminde  uygulamıştır..

İlk Araplaştırma hamlesi Kerkük’e bağlı HAVİCE bölgesinde, YASİN EL-HAŞİMİ’nin başbakanlığı döneminde başlatılmış, daha sonra Saddam Hüseyin rejimi döneminde Kerkük ve diğer Türkmen bölgelerinde devam ettirilmiştir. Bu dönemde, yüz binlerce Şii ve Sünni Arap vatandaşı Irak’ın çeşitli bölgelerinden getirilerek para, iş ve arsa gibi özendirici desteklerle iskanları sağlanarak Türkmen bölgelerin demografik yapısı bozulmuştur. Araplaştırma politikasının bir sonucu olarak bugün Kerkük’te yaklaşık iki yüz bin Arap yaşamaktadır.

Seksen iki yıl boyunca Sünni Arapların izledikleri bunca olumsuz tavırlara karşı Türkmenler olarak direnemedik, vermiş olduğumuz yüzlerce kahraman şehidin kanı yerde kaldı, öçlerini alamadık. Halkımızın geleceğini düşüneceğimize, silahlı mücadele yollarını tercih edeceğimize, mücadeleci halkları kendimize örnek alacağımıza hep çıkmaz sokaklarda siyaset yapmayı marifet olarak bildik ve sonuç olarak bugünkü acınacak duruma geldik.

Maruz kaldıkları 1959 Kerkük Katliamı, 1980 idamları ve son 14 yılda yapılan onlarca toplu katliamlara karşı Türkmenler istisnalar dışında ciddi siyasi örgütlenmelere yönlenememişlerdir. 1969’ların sonlarına doğru büyük insan Dr. NECDET KOÇAK’ın kurmuş olduğu IRAK TÜRKLERİ KURTULUŞ ÖRGÜTÜ, bazı satılmışların ihanetler, Dr. NECDET KOÇAK’ın idamına, örgütün de dağılmasına neden olmuştur. 1988 yılında kuruluşu DR.MUZAFFER ARSLAN başkanlığında ilan edilen IRAK MİLLİ TÜRKMEN PARTİSİ (İMTP), Türkmenlerin sesini ve haklı davasını kısa sürede uluslararası mahfillere ulaştırabilmiştir. Ancak İMTP de karşılaştığı bir takım engeller yüzünden misyonunu sürdürememiştir..

Irkçı Sünni Arap hakimiyeti, 2003’te Amerikalıların Irak’ı işgal etmesiyle sona ermiş ve yerini geçici Paul Bremer yönetimine dolaysıyla da bugün Irak’ı yönetmekte olan Şii-Arap partilerin hakimiyetine terk etmiştir. Türkmenler her zaman olduğu gibi güçsüz, örgütsüz ve kimsesiz olduklarından, Bremer’in kurduğu Şii ağırlıklı geçici yönetim konseyi ile geçici hükümette birer üyeyle temsil edildiler.

2005’te yürürlüğe giren Irak anayasası Türkmenlere çok sınırlı haklar tanımıştır, aynı anayasa Şii Arapların güçlü destekleriyle, Kürtlere Irak’tan ayrılma hakkı dahil geniş haklar tanımıştır. Kürtler bu anayasayla umduklarından çok daha fazlasını elde edebildiler ve ilan edilmemiş bir devlete sahip oldukları gibi, dolaylı olarak da Irak’ı ele geçirmiş duruma gelebilmişlerdir. Irak anayasasında sözü edilen ihtilaflı bölgelerin (Kerkük dahil) büyük bir bölümü Türkmen bölgeleridir (TÜRKMENELİ) ve bu bölgelerin tamamı bugün PEŞMERGE güçlerinin işgali altındadır.

Bir Siyonizm-Batı projesi olan Irak-İslam Devleti’nin (İŞİD) kuruluş hedefi, bölgede büyük Kürdistan’ın kurulmasına yardımcı olmaktır. Birkaç ticari araçla MUSUL’u 2014’te ele geçiren İŞİD’ten korkan, Irak ordusu MUSUL’dan kaçarcasına çekildiği gibi, KERKÜK’ten de aynı korkuyla çekilerek KERKÜK’ü altın tepside PEŞMERGE güçlerine bırakmıştır. İŞİD’i bahane eden ABD ,Avrupa ve diğerleri, PEŞMERGE’ye askeri eğitim ve silah yardımı yapmaktadır. İŞİD sayesinde Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IBKY), İŞİD saldırılarından sonra kontrolü altındaki toprakları 41 bin km2‘den 71 bin km2‘ye çıkartmıştır. İŞİD’in ortaya çıkışıyla birlikte bölge petrolünü Akdeniz kıyılarına ulaştırmak amacıyla Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt koridorunun kurulmasına çalışılmaktadır.

Irak Anayasası Kürtlere kendi geleceğini belirleme hakkı tanıdığına göre ,Irak Bölgesel Kürt Yönetimi de bu anayasal hakkı sonuna kadar kullanmaya çalışacaktır. Musul’un ve diğer bölgelerin İŞİD işgalinden kurtarılmasından sonra, Kürt bağımsızlığı ciddi bir şekilde gündeme gelecektir. KERKÜK’te son günlerde yaratılan bayrak ve referandum zorbalığını, Kürt bağımsızlığının ön provası olarak bakmak gerekir. Başta İsrail olmak üzere, batı ve birçok bölge ülkesi bu bağımsızlığa sıcak bakmaktadır.

Arap hakimiyetinin 2003’te sona ermesiyle birlikte TÜRKMENELİ , daha önce planlanan yoğun Kürt göçü dalgalarıyla istila edilmiştir. Bu yoğun göç dalgalarıyla sadece KERKÜK’e yaklaşık 700 bin Kürt yerleştirilmiştir. Irak Anayasası’nın 2005’te yürürlüğe girmesiyle de, TÜRKMENELİ fiilen Kürt hakimiyetine geçmiştir.

Varlıklarından rahatsız olanlar, Türkmenleri Irak Anayasası’nda üçüncü büyük unsur olarak görmek istemediler. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IBKY) de kendi anayasa taslağında, Türkmenleri kendi bölgesinde ikinci büyük unsur olarak görmemektedir. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi anayasa taslağı, çoğunluğunu Türkmenlerin oluşturduğu tartışmalı bölgeleri bile Kürdistan’ın ayrılmaz parçası olarak göstermekte ve kimseye bölge kurma hakkı tanımamaktadır. Ayrıca Kürt anayasa taslağı, Türkmenceyi, Kürtçe ve Arapçanın yanında resmi dil saymamaktadır. Yine bu anayasa taslağı Türkmence ile Süryaniceyi,Türkmen ve Süryanilerinn yoğunluk oluşturdukları bölgelerde resmi dil saymaktadır. Ancak bu madde, taslağı yazanların Kürt göç dalgalarının Türkmen bölgelerinde yarattığı demografik dengesizlikten bihaber olduklarını göstermektedir.

Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IBKY) devlet olma yolunda hızlı adımlarla ilerlemektedir. Bu devletin başkenti Kürt anayasa taslağına göre Kerkük olacaktır. Büyük bir ihtimalle Kürt devletinin kuruluş ilanı, İŞİD’in Musul ve diğer bölgelerden atılmasından sonra yapılacaktır. Türkmenlerin bugünkü güçsüz, hedefsiz, zayıf durumları aynen devam edecekse, ilan edilecek olan Kürt devletinin Türkmenlere karşı izleyeceği yok sayma politikaları, Sünni-Arap hükümetlerinin izlediği politikalardan farklı olmayacaktır .Zaten Talabani yıllar önce,milyonlarca olanTürkmenleri iki yüz bin,Barzani ise birkaç bin olarak göstermiştir.

İşte yaklaşık bir asırdır devam eden Türkmenlerin içler acısı durumları ortada. Yapılan zulümleri, katliamları ve yok sayılmayı hep sineye çektik, gösterişle uğraştık durduk, gerçek mücadeleden uzak kaldık. Milli mücadelenin ne olduğunu öğrenemedik. Milli mücadelenin ne olduğunu bilenler devlet olmak üzereler.

Türkmen halkı tarihinin en tehlikeli dönemini yaşamaktadır. Bu dönem Türkmenler için ölüm kalım dönemidir. Sığınacak toprakları, korunacak silahları ve güvenecek devletleri yok. Türkmenlerin acınacak durumu bundan ibarettir. Bu acı durumu gören ve çözüm yollarını düşünen var mıdır? Varsa buyursun gelsinler hep birlikte elimizi taşın altına koyalım. Çünkü gün davaya sadakat günüdür,gün diriliş yollarını araştırmak günüdür, Gün palavra günü değildir, gün fedakarlık ve tek yumruk olma günüdür.

 20 Nisan 2017