Bakanlık Türkmen Sorununu Çözebilecek mi?

Bakanlık Türkmen Sorununu Çözebilecek mi?

Fevzi Türker

Aylardır Türkmenlere bir bakanlık verileceği söylenmektedir, hatta sosyal medya da Türkmenlere verilecek bakanlık için bazı kimselerin isimleri bile dolaşmıştır. Kurulması haftalar süren, yılan hikayesine dönüşen ve daha sonra gerçekleşen Mustafa El-Kazimi hükümetinde, Türkmenlere herhangi bir bakanlık verilmemiştir. Ancak, Irak Türkmen Cephesi (İTC) Başkanı ERŞED SALİHİ ile meclisteki diğer Türkmen milletvekillerin ciddi çabaları sonucunda, Irak Parlamentosu, başbakan EL-Kazimi’ye, Türkmenlere verilmek üzere, parlamento işlerinden sorumlu devlet bakanlığı kurma yetkisi vermiştir.

Petrol zengini Irak’ta yılladır milyarlarca dolar çarçur edildi, çalındı ve çalınmaktadır, ama söz konusu bakanlıksız bakan görevi Türkmenlere verileceği söz konusu olunca, bazı parlamento üyelerinden ‘’Hazineye yük olur mali külfet oluşturur.” sesleri yükselmiştir. Halbuki Türkmenlere verilmesi düşünülen bakanlığın, Sayın Erşed Salihi’nin açıkladığı gibi hazineye hiç bir mali külfet oluşturmayacaktır, çünkü bakanlık sadece bakan ve 5 memurdan oluşacaktır. parlamentoda yükselen çatlak seslere karşı Sairun grubundan bazı insaf sahibi milletvekillerinin, Türkmenlerin vatanperver, fedakar ve Irak’ın toprak bütünlüğünü savunan bir halk olduklarını dile getirerek, bakanlık veya cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevinin Türkmenlerin hakkı olduğunu ve bu görevlendirmenin yerinde bir jest olacağını vurgulanmışlardır.

2003 işgalinden sonra Irak’ta kurulan hükümetlerde 6 Türkmen’e bakanlık görevi verilmiştir. Sivil Vali Paul döneminde 2004’te kurulan geçici hükümette, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı’na 1 bağımsız, 2005’te kurulan İbrahim El-Caferi hükümetinde, İmar ve İskan Bakanlığı’na İslami gruplardan 1 milletvekili, 2006’da kurulan birinci Nuri El-Maliki hükümetinde Gençlik ve Spor Bakanlığı’na İslami gruplardan 1 milletvekili, 2010’da kurulan 2. Nuri EL-Maliki hükümetinde İTC’den seçilen daha sonra cepheden ayrılan bir milletvekili ve illerden sorumlu devlet bakanlığına ve yine İTC’ den seçilen ve daha sonra Arap olduğunu ve aşiretinin oyuyla seçildiğini iddia ederek ayrılan başka bir milletvekili Ziraat Bakanlığı’na, 2014’te kurulan Haydar El-İbadi hükümetinde İslami gruplardan seçilen bir milletvekili de İnsan Hakları Bakanlığı’na atanmıştır. Bu bakanlık, hükümetin kuruluşundan kısa bir sonra mali kriz var gerekçesiyle iptal edilmiştir.

Bu 6 bakandan sadece birinin Türkmenlere resmi bir TV kanalı kazandırdığının dışında herhangi bir hizmeti olmamıştır. Diğer 5 bakanın, hiç biri bakanlık görevine Türkmen kimliği ile atanmadıkları için, Türkmen halkına ve Türkmen sorununa elle tutulur gözle görülür hizmet ve katkıları olmamıştır. Zira bu bakanlar, milli şuurun olmadığı aile ve ortamlardan geldiklerinden, Türkmen kimliklerini, milli kişiliklerini ve özgür iradelerini yitirmiş sayılırlar, dolayısıyla getirildikleri bakanlık makamını Türkmenlere değil, kişisel çıkarlarına, efendilerine ve mensubu oldukları grupların hizmetine sunmuşlardır. Kabinlerin yarısı bu gibi milli şuur yoksunu milliyetsizlerden oluşsa bile kimse bunlardan hizmet beklememelidir.

Yıllardır Türkmenler olarak bakanlık ve 1 cumhurbaşkanlığı yardımcılığı istedik durduk. Son aylarda da şu bakanlığı, bu bakanlığı istemeye başladık. Daha sonra 5 memurlu bakanlığa bile razı olacağımızı söyledik. Bu acınacak halimizle elbette bu haklı taleplerimizi kimseye duyuramayız, kabul ettiremeyiz. Çünkü Türkmenler olarak mücadelenin her alanında çok zayıf olduğumuz için siyasi denklemlerde yer bulamıyoruz. Hak yalvarmak ve yakarmakla alınmıyor. Haklarımızı ancak zaman kaybetmeden örgütlenerek her alanda güçlü olursak alabiliriz.

Türkmenlere verilmek üzere kurulması kararlaştırılan parlamento işlerinden sorumlu devlet bakanlığı kurma yetkisinin başbakan Mustafa El-Kazimi’ye, verilmesinin üzerinden günler geçti, ama ortada ne bakanlık ne de atanması beklenen Türkmen bakan var. Söz konusu bakanlık hiçbir zaman kurulmayacağa benziyor, kurulsa bile kısa bir süre sonra sudan bir gerekçeyle, daha önce Türkmenlerde olan İnsan Hakları Bakanlığı gibi kapatılacaktır.

Türkmenlerin, Irak’ta Türkmenlerden başka dostu, seveni olmadığını halk olarak bilmeliyiz ve buna göre de stratejilerimizi belirlemeliyiz. Ama ne hikmetse Araplara entegre olmuş gibiyiz. Gençlerimizin büyük bir bölümü Arap ya da Kürt ile evlenmekte, kendilerini Türkmen saymayan Türkmenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.  Bu da kendi kendimizi yok etmek, nüfusumuzun azalması demektir. Araplara karşı aşırı hayran olmamıza rağmen, -hiçbir Arap istisnalar kaideyi bozmaz- ister Şii ister Sünni olsun, Türkmenleri sevmez, aşağılar, küçümser, ve küçük bir azınlık olarak görürler. Başbakan El-Kazimi, Türkmenlere bakanlık verilmesine olumlu bakarken, şiddetle karşı çıkan kişi İran yanlısı Haşdi El-Şabi lideri Hadi EL-Amiri olmuştur.

Kırk beş milyon Güney Azerbaycan Türkünü, inim inim inleten İran’ın Bağdat Büyükelçisi de yaklaşık 1 ay önce Irak’ın açıkça içişlerine karışarak, Irak Türkmenlerini azınlık olarak göstermiştir. İran’nın Bağdat Büyükelçisi, 3 milyonluk Irak Türkmenlerine azınlık diyorsa, bilinmelidir ki bunun nedeni Farsların korkulu rüyası olan 45 milyon Güney Azerbaycan’da yükselen Türklük şuurunun şahlanışıdır. Türkmenlerin, dışlanmalarını, bölünmelerini ve Irak kabinelerinde, Türkmen kimliği taşımayan adamları dışında kimsenin hiç bir zaman yer almasını isteyenlerin başında kuşkusuz İran rejimi gelmektedir. İran rejimi, Türkmenlerin milli şuurla güçlenmelerini ve Irak’ta söz sahibi olmalarını istemez. Türkmenlerin bugünkü güçsüz durumu İran’ın uzun vadeli hedeflerine uygundur. İran, Şiilikle uyuşturulmuş Arapları ustaca kullanıyor, Şii Türkleri de alet etmeye çalışıyor. İran rejimi, İslami değil Fars milliyetçisidir. Farslar Irak’a İran’ın bir uzantısı olarak bakıyorlar. İran’ın uzun vadeli hedefinde, Şiilik yoktur, Sasani Fars devletini yeniden kurmak vardır.

Türkmenlere geçici hükümette verilmesi düşünülen devlet bakanlığıyla ilgili son gelişmeler göstermiştir ki, Türkmenlerin ne Şiiliği ne de Sünniliği, Arapların umurlarında olmadığı gibi saygılarını da kazanmamıştır. Öyleyse, gerçek sahibi Araplar tarafından bile saygı duyulmayan bir mezhebin Türkmenlerin birliğini bozmasına neden izin veriyor göz yumuyoruz? Türkmenler olarak milli birliğimizi tehdit etmekte olan bu kavgayı sahibine iade etmeliyiz ve yüksek bir haykırışla, alın Şiilikte Sünnilikte sizin olsun diyebilmeliyiz. Türkmenlerden gelecek böyle bir haykırış, milli birliğimizi güçlendireceği gibi önümüzdeki seçimlerde hem en az 15 milletvekili hem de Türkmenlere Irak’ta, Türkiye’de ve Türk dünyasında büyük saygınlık kazandırabilir.

22.06.2020