BASIN BÜLTENİ: Dışişleri Bakanlığı AB’nin Maraş açıklamasını değerlendirdi: “Yanlı bir açıklama”

Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği Komisyon Başkan Yardımcısı ve Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Avrupa Birliği adına kapalı Maraş hakkında dün yaptığı açıklamayı değerlendirerek, “Her zamanki gibi, yanlı bir açıklama yapılmıştır” dedi.
Bakanlık açıklamasında, “Kıbrıs Türk halkının ve devletinin varlığını yok sayan Avrupa Birliği’nin, kapalı Maraş’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprağı olduğunu ve kapalı Maraş’ta atılan adımların KKTC devleti ve hükümeti tarafından atılmakta olduğunu artık idrak etmesi gerekmektedir.” ifadelerine yer verildi.
KKTC’nin adada bir anlaşmaya varılmasına fırsat tanımak maksadıyla kapalı Maraş ile ilgili hiçbir adım atmadığı anımsatılan açıklamada, “Müzakere masasında harcanan 50 yılı aşkın süre içinde ortaya çıkan tüm anlaşma fırsatlarının Rum tarafınca hunharca reddedilmesi, adada statükonun sembolü haline gelen kapalı Maraş’a ilişkin adım atılmasını zorunlu kılmıştır.” denildi.
Bugüne kadar kapalı Maraş’ı da içeren tüm anlaşma planları ile güven yaratıcı önlemlerin Rum tarafınca topyekûn reddedildiği belirtilen açıklamada, yıllardan bu yana statükonun sembolü haline gelen kapalı Maraş’ta Kıbrıs Türk tarafının uluslararası hukuk çerçevesinde ve özel mülkiyet hakkını gözeterek atmakta olduğu adımların Rum halkı arasında da memnuniyet yarattığı kaydedildi.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“KKTC tarafından yapılan açılımların amacının başta Avrupa Birliği tarafından saptırılması, AB’nin taraflı tutumunun açık bir göstergesidir.  Rumların tek amacı Kıbrıs Türklerini ilelebet müzakere masasına hapsetmek ve anlaşmazlığın yarattığı statükonun vermiş olduğu rahatlık ile yoluna devam etmektir.  Kıbrıs Türk halkı üzerinde var olan haksız izolasyonun sona ermesi için bugüne kadar vermiş olduğu sözleri tutmamış olan Avrupa Birliği, Kıbrıs Türk halkının ekonomik olarak kalkınmasına imkan tanıyabilecek her türlü girişimin önüne set çekmeye çalışmaktadır.
Avrupa Birliği bir yandan adada bir anlaşmaya varılmasını istediğini iddia ederken, diğer yandan da adadaki bir tarafın varlığını yok sayarak diğerini yücelten, tek kelimeyle, adaletsiz bir yaklaşım sergilemektedir. Bu yaklaşım, Rumların uzlaşmaz tavrının yegane kaynağıdır.
KKTC’nin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsüne saygı duyulmasının adada bir anlaşmaya varılması için elzem olduğu gerçeği AB tarafından er ya da geç idrak edilecektir.”

Akar: “Kıbrıs’taki Türkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yok sayarak bir yere varamazsınız”

Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Kıbrıs’taki Türkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yok sayarak bir yere varamazsınız” dedi.
Akar, önceki gün bir ziyaretinde yaptığı açıklamada, “Biz Ege’deki, Doğu Akdeniz’deki ve Kıbrıs’taki hem kendi hem de Kıbrıslı kardeşlerimizin haklarını ve menfaatlerini korumakta ve kollamakta kararlıyız” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin “barış, uluslararası hukuk, iyi komşuluk” söylemlerinin zafiyet olarak anlaşılmaması gerektiğini de belirten Akar, şöyle devam etti:
“Biz Ege’deki, Doğu Akdeniz’deki ve Kıbrıs’taki hem kendi hem de Kıbrıslı kardeşlerimizin haklarını ve menfaatlerini korumakta ve kollamakta kararlıyız. Bu konuda yapılması gereken ne varsa azimle, kararlılıkla bunları yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Bundan kimsenin tereddüdü olmasın. Herhangi bir oldubittiye izin vermeyeceğimizi de herkesin bilmesini istiyoruz. Bugüne kadar haklarımızı çiğnetmedik, bundan sonra da çiğnetmeyeceğiz. ”
Bakan Akar, Kıbrıs konusunda “50 seneden beri denenmiş yollarla çözüm olmadığı ortada. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Annan Planı’nı reddetmiş bir toplum. Geldiğimiz noktada aynı yerde tekrar zaman kaybetmenin manası yok. Bu konuda KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti kararını verdi. Egemen, bağımsız iki eşit devlet. Bunu herkesin sindirmesi, özümsemesi lazım.” diye konuştu.
Hidrokarbon başta olmak üzere tüm zenginliklerin eşitçe, hakça bölüşülmesinin önemine değinen Akar, “Siz Kıbrıs’taki Türkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yok sayarak bir yere varamazsınız. Türkiye, anlaşmalarla garantör bir devlettir. Diğer garantörler ne yapar ne yapmaz onu kendileri bilir ama biz garantör olarak hak ve sorumluluklarımızı yerine getirmekte bugüne kadar olduğu gibi kararlıyız.” değerlendirmesinde bulundu.