Dava İçinde Dava (1)

Dava İçinde Dava (1)

Mehmet GÖKKAYA

 

Uzun zamandır bu konu hakkında yazmayı istiyordum fakat biraz daha beklemekte fayda olduğunu görüyordum. Çünkü herkes dava diyor, dava adamı diyor dava için diyor. Fakat nasıl bir dava? kime göre bir dava? niçin bir dava? anlayışı ortadan kayıp.

Biraz da araştırdım farklı davaların olduğunu gördüm. Esas olarak biz hangi anlayışla davaya değinmek istiyoruz onu en baştan adını koymakta yolu kısaltmış oluruz. Konuşacağımız dava yani bir ideal bir ideoloji. Dava, muhafazakar, milliyetçi ve solculara göre ayrı ayrı idealdır.

Her bireyin inancına göre bir davası vardır. Doğru bulup inandığı bir ideolojinin, fikrin ve bir hedefin peşinden giderek asil gayeyi tahkik etmek için kendine göre bir yol çizmiştir.

Bizimde kendimizi bileli içinde bulunduğumuz peşinden gittiğimiz dava “Türk Milliyetçiliği (Türkçülük) davasıdır”. Türk dünyasının bölünmez bir parçası olan Türkmenlerin davası: Kendi topraklarına sahip çıkmak. Bu topraklarda her hangi bir etnik ve terör tehditlerine karşı korunmak. Milli değerlerine muhafaza ederek, özgürce kendi dilleriyle konuşmak, urf adetleriyle yaşamak için mücadele etmektir.

Aynı zamanda büyük düşünür İsmail Gaspıralı’nın dediği gibi “Dilde, Fikirde ve İşte Birlik” bütün bir Türk dünyası için hazır olma şuuruyla yaşamaktır.

Tarihe bakmış olursak Türkmen davası, Osmanlı İmpratorluğun’un çöküşünden sonra Irak’taki Türkler’in kaderi KOZAN antlaşmasıyla İngiliz istismarına terk edilmiştir. O dönemlerden İngiliz baskısına şiddetli bir şekilde maruz kalan Türkmenler, içlerinde yeni bir ruh yeni bir mücadele doğmaya başlamıştır.

Bu topraklarda Türkler her ne kadar varolmuş hüküm sürmüşlersede Irak’ta İngiliz yandaşlığı bir arpa egemenliği başlamıştır. Bunula da yetmezken yazılan ilk Anayasada Irak, Arap ve Kürtler’den oluştuğunu zikrederek, Türkmenler kendilerini çetin bir beka mücadelesi  beklediğini o günden anlamışlardır.

Bir taraftan Bağdat’ta hükme gelen Kral, Komünist, Irkçı arpa ve diktatör yönetimlerin baskı ve zülümü, diğer bir taraftan Devlet-i Aliye sancağı altında özgürce yaşayan Kürtler, batılı emperyalizmi desteğiyle Türkmenlere zarar vermeye başlamışlardır.

Bütün bu kuvvetli rüzgarlar karşısında elbette bir “Türkmençilik” icabı gerekmektedir.

Bu hususta biraz daha geniş tefsir elde etmek için büyük düşünür dava adamı Dr. Nefi Demirci ağabeyimizi arayarak, Türkmen davasının esas amacını sormak istedim.

Türkmen davası nedir soruma şöyle yanıt verdi:

“yavrum, şimdiye kadar yazar, araştırmacı, siyasetçi ve siyasi partiler tarafından esas amaç konulmadı. Bazıları Bağdat’la bazıları Kuzey yönetim-Kürtler ile olmamızı doğru görür, bir diğer kısım ise tek başımıza bir bölge ilan etmek diyor, tabiki de hangisi haklı olduğu hususunda net bir mutabakat yok, fakat bana kalmış olursa Bağdat’la anlaşmalıyız…” dedi.

Bende bir önceki yazımda (Türkmenler Bağdat’a Karşı Tepki Siyasetinde Haklıdırlar) zaten Bağdat’ın Türkmenler aleyhindeki gözardı siyasetini eleştirmiştim, yinede sordum,

Ağabey: peki, bu kadar Irak’ın birlik ve beraberliğini savunmamıza rağmen Bağdat’ın bizi görmezden gelmesi haksızlık değil midir?

Nefi ağabey tekrar şöyle açıkladı: evet haksızlık ama başka çaremiz yok, en iyi yolumuz budur şimdilik

Buradan, dava bir amaçla var olduğu görünmektedir.

Aynı zamanda dava bir ülküdür.

Fikir ve övgülerinden faydalanmak için her zaman uğradığım “Türkmeneli Gazetesinde” birbirinden değerli kalem sahibi hocalarla bir araya gelirim. Bu kes gittiğimde elimde olan yazı davayla ilgili olduğunu bir diğer dava adamı, adı geçen gazetenin başyazarı sayın Necat Kevseroğlu hocamıza bahsettim, birde görüşlerini sordum, bir tarihçi ve kültür araştırmacısı olarak sürekli duyduğumuz dava nedir?

Necat Kevseroğlu: “Türkmenlerin hak hukukunu talep etmek için koşmak, bunun için mücadele eden. Aynı zamanda bir şuur bir ülkü uğruna işe atılan. Sağ sol fark etmez, inandığı şuur ülkü arkasıyca koşan insan bir dava adamıdır…”

Bu açıklamayla sanırım artık hem ben dava hakkında düşündüğümden emin oldum, hemde okuyucularımız için dava anlayışının esas çerçevesini çizmiş olduk.

Böylece artık dava nedir ve nasıl bir yol olduğunu bildiğimiz halde, Türkmen davasının amacını da anlamış olmalıyız. Demek ki kimin bir dava Adamı olup olmadığını da ayrıştırıp çözmekte zorlanmayacağız. Bununla da yetinmezken hangi çalışma ve atılan adımlar dava leyine ve hangisi aleyhine olduğunu fark etmeliyiz.

Yazının başlığındaki iki dava yan yana gelmesi kafa karıştırıcı olabilir fakat şimdi birinci dava ne kast ettiğimiz açıklandı. Bir dava içinde nasıl bir dava daha olacağını gelin bir seferki yazıda okuyalım.