DOĞU TÜRKİSTAN MECLİS BAŞKANI SEYİT TÜMTÜRK DOĞU PERİNÇEK’E SON NOKTAYI KOYDU  “YÜREĞİN YETİYORSA AVARELERİNİDE AL GEL !” 

Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek odağında çıkan manipülasyon dolu haberlere sadece Kerkük Gazetesine yapmış olduğu sıcak ve özel açıklamalarla tartışmalara ve atılan iftiralara son noktayı koydu.

Doğu Türkistan Milli Meclis Bakanı Seyit Tümtürk, Kerkük Gazetesi ve Kerkük Kültür Derneği Kırşehir Temsilcisi Gazeteci Yazar Gamze Boynueğri’ye özel ve samimi açıklamalarda bulundu.

Başkan Tümtürk yapmış olduğu açıklamalarda “2012 yılı 2014 yılları bundan 5- 6 sene önce Türk solu dergisinden bir ekip geldi. Üç kişilik bir ekip, bir röportaj için. Türk solu dergisi yani gerçek manada ulusal solcu yani bu millete ihanet etmeyen, bu milleti gerçekten seven solcuların oluşturduğu bir grup diye düşünüyorum ben. Bu benim şahsi görüşüm. Bu arkadaşlarla biz Kayseri’deki dernek genel merkezimizde 3-4 saatlik bir röportaj gerçekleştirdik ve orada bana Doğu Perinçek’le ilgili soru sordular. “Doğu Perinçek’le ilgili düşünceleriniz nedir?” diye bende dedim ki:

“Bu adam bir vatan hainidir. Türk milletinin bağrına saplanmış Çin hançeridir. Bu adam zaman zaman kendini Kemalist, zaman zaman Ulusalcı, zaman zaman Kızılelmacı, Turancı ama zaman zamanda vatan haini olduğunu gizlemiyor. Hatta bekaa da Abdullah Öcalanla orada görüşmesi, buluşması hatta gül takdimi var. Yani PKK terör elebaşçısı Abdullah Öcalan’a gül takdim edebilecek kadar ihanetin içinde olan bir insan ve Doğu Türkistan’la da ilgili de hiçbir zaman olumlu bir sözü, bir cümlesi olmamıştır.

Hatta rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu bundan 15- 20 yıl önce yanlış hatırlamıyorsam aydınlık dergisinde ya da benzeri kendi yayın organlarının birinde manşete taşıyarak Muhsin Yazıcıoğlu, CIA ile birlikte Doğu Türkistanlı gerillaları eğitiyor ve Çini parçalayacak orada sabotaj eylemler yapacak” diye bir iftirada bulunmuştu. Ben bu kelimeyi kullandım yani dedim Doğu Perinçek asla bu milletin evladı değil, Doğu Türkistan ile ilgili de ihanet içerisinde bu milletle ilgili de aynı ihanet içerisinde ama kendisini Vatansever, vatanperver, ulusalcı ilan ediyor. Buna asla inanmayın!” Diye bir açıklama yaptım.

Bu 4-5 sayfalık bir açıklama ama özeti. Ulusal Türk solu’da da manşet bu. Doğu Perinçek Doğu Türkistan’ın bağrına saplanmış Çin hançeridir. Vatan hainidir cümlesi haberin başlığı olarak geçmiş ve bundan birkaç ay geçmeden Sabahattin Önkibar, yine yanlış hatırlamıyorsam aydınlık dergisinde Seyit Tümtürk PKK’cı, Kürdistancı, Amerikan bugün Kürdistan’a destek veriyor yarın Türkistan’a destek verecek sözünü falan yerde kullanmış diyerek 3’üncü, 4’üncü şahıslara atıfta bulunarak benimle direk görüşmüşlüğü yok. Sabahattin Önkibarla benim hiçbir yerde karşılaşmışlığım yok. Hiçbir sohbetimiz yok. Dediği şahısları, o bahsettiği benim o kelimeleri kullandığımı iddia ettiği şahısları hiç tanımıyorum.

Bana Türk Solundaki benim açıklamalarıma karşı adeta intikam ve rövanş almak için bir iftirada bulundu. Bunu da Sabahattin Önkibar eliyle yaptı. Bu kalemşor bana bu iftirada bulundu. Ben bunların hiçbirini dikkate almadım. Hiçbirine de karşılık vermedim ve bunlarla ilgili bir açıklamamda olmadı. Ama bunu sürekli ve ısrarlı olarak kullanıyor. Bu açıklamanın mahiyeti budur.

Yakın dönemde de 2018 yılı Aralık ayında. Aralık 23’de Ankara’da Abdi İpekçi parkında biz Çin Komünist yönetiminin Doğu Türkistan’daki bu soykırımına karşı BBP Genel Başkanı Mustafa Destici bey’le hem Doğu Türkistanlıların hem de Büyük Birlik camiasının, Alperenlerin ortak katıldığı binlerce kişilik bir miting gerçekleştirdik. Miting bittiği anda ben oradaki kardeşlerime, Doğu Türkistanlı yaklaşık üç bin kadar Doğu Türkistanlı kardeşim vardı orada dedim ki: “Doğu Perinçek yıllardır bize iftira atıyor, itham ediyor ve Çini adeta savunarak Çinin sözcülülüğünü yaparak bizi terörizmimle, terörist olmakla ve Amerikancılıkla CIA operasyonunun bir parçası olmakla itham ediyor. Bu iftiralarına, bu ihanetine şimdi cevap verme fırsatı elimize geçti. Abdi ipekçi Parkı’nın 100 metre karşısında Ulusal kanalı ve İşçi Partisinin temsilciliği var. Ve oradaki mitinge katılan Doğu Türkistanlı kardeşlerime dedim ki: Gelin hep beraber bu küçük şeytanı protesto edelim. Doğu Perinçek’i Doğu Türkistan’la ilgili ihanetlerinin hesabını soralım demokratik bir şekilde, tepkimizi ortaya koyalım.

Ve miting bittikten sonra biz orada 1000-1500 kadar kardeşimizle beraber gittik. Yarısı da orada Polis barikatına takıldı. Polis engelledi çünkü. Bizi engelleyemedi biz otobüslere gidiyoruz, döneceğiz diyerek polisi orada yanılttık. Ve 1000-1500 kadar kardeşimizle o barikatı aşarak Doğu Perinçek’in Ulusal kanalının merkez binasına gittik. Orada biz hesap sorduk demokratik bir şekilde Çine uşaklık yapan Mao’nun sözcüsü olan ve Doğu Türkistan için sürekli ihanet girişiminde bulunan Perinçekle demokratik bir şekilde sloganlarımızla protestomuzla hesap sorduk. Biz buradayız sen neredesin?”

Çin’de Doğu Türkistan’da Çin hiçbir şekilde zulüm yapmıyor orası en demokratik ülke diyorsun. Doğu Türkistanlılar yalan söylüyor diyorsun burada mağdurlar var. Ailesi kamplarda, cezaevinde işkence gören, katledilen, öldürülen yüzlerce kardeşimiz burada. Bunların akıbetiyle ilgili hiçbir yerden haber alamıyorum. Ne cep telefonu, ne internet, ne sosyal medya, ne giriş çıkış. Tamamen 35 milyon Müslüman Türk izole edilmiş, açık hava hapishanesinde 5 milyon Doğu Türkistanlı da cezaevinde kamplarda bunu nasıl izah edeceksin. Ve burada biz protestomuzu yaptıktan sonra küçük şeytanı taşladık büyük şeytana doğru Çin büyükelçiliğine doğru hareket ettik. Ve Çin büyükelçiliğindeki bu eylemimizde yine izinsizdi. Tıpkı Perinçek’e yaptığımız eylemde izinsizdi. Çünkü izin talebinde bulunsak izin vermeyecekti Emniyet bir çatışma, bir gerilim olmasın diye. Biz gerek Perinçek’e karşı, gerekse Çin büyükelçiliğine karşı yaptığımız eyleme izin almadan gittik. Ve büyükelçiliğine giderken de Emniyet güçleri bizi engellemeye çalıştı. Biz burada amacımız Emniyet güçleriyle karşı karşıya gelmek değil onlarda kendi görevlerini yerine getirdiler.

Bizim tek amacımız bizim vatanımızı işgal eden bizim 5 milyona yakın Doğu Türkistanlı kardeşimizi kampta ve cezaevinde işkenceyle öldüren ve onların ailelerine, kızların ve eşlerin bulunduğu mahremlerine Çinli göçmenleri kardeş aile projesiyle yerleştirilen ve kızlarımızı zorla köleleştiren cariye haline getiren 1 milyon evladımızı da domuz etiyle komünist ideolojiyle ıslah evlerinde bize karşı düşman yetiştiren Çine, Çin büyükelçiliğine bir protesto eylemi gerçekleştirecektik. Bunu Emniyet izinsiz olduğu için engelledi. Orada biber gazı yedik. Helal hoş olsun. Türk Askerinin, Türk Polisinin elinden bunu yemek bizim için bir şeref. O kardeşlerimiz o polis kardeşlerimiz kendi görevlerini yerine getirdi. Çünkü biz izin alınmadan bir eylem yapmıştık. Bizde kendi görevimizi yaptık. Çine karşı Doğu Türkistan sorumluluğumuzu yerine getirdik. Çine karşı nefret ve kinimizi en azından orada haykırmış olduk. Türk Polisi de kendi görevini yerine getirdi ve o eylem o şekilde bitti. Ertesi gün Doğu Perinçek hem Doğu Perinçek ve Vatana Partisine karşı protestomuzu hem Çin büyükelçiliğine karşı protestomuzu yine eleştirerek bize çeşitli iftiralarda bulunarak bizi Amerikancılıkla, CIA’cılıkla suçlayıp, işte Fethullahçı, PKK’cı her türlü yani bir insanda her kadar meziyet olamaz. Bu kadar özellik olamaz.

Beni hem DAEŞ’le, hem Türk İslam Partisiyle hem FETÖ’yle, Hem Kürdistan’la hem efendime söyleyeyim PKK terörüyle, hem Amerikancılık ve CIA’cılıkla suçluyor. Bir insan bu kadar kabiliyetli olamaz. Aynı anda bu kadar özelliği taşıyamaz. Bu tamamen bir iftiradır bunu ben reddediyorum. Ben bu milletin evladıyım eğer Türkiye Cumhuriyeti Devletin başına bir musibet gelmesin Allah korusun. Eğer gelecek olursa biz burada bu ülkeyi, bu milleti, bu devleti savunmak için canımızı, kanımızı, her şeyimizi feda ederiz. Ama Doğu Perinçek soluğu Moskova’da ya da Pekin’de alır bunu çok net biliyoruz. İşte bu eylemden sonra yaklaşık neredeyse 2-3 ay oldu. 2-3 aydır her fırsatta Ulusal kanalda, aydınlık dergisinde, oda Tv’de bizimle ilgili iftiralar ve ithamlarını sürdürüyor.

Eğer yüreği yetiyorsa kendine güveniyorsa Doğu Perinçek’in yayın organı olan Ulusal tv’de teke tek ya da kendi avareleriyle, ekibiyle kaç kişi çıkarsa ben tek başıma çıkarım. Bütün sorularına cevap veririm. Ve Çinin Doğu Türkistan’daki soykırım politikalarını da en detaylı şekilde belgelerle, bilgilerle inşallah kamuoyla paylaşmaya ve tartışmaya hazırım. Buradan hodri meydan diyorum. Çok açık yüreklilikle söylüyorum. Burada tabii ben Doğu Perinçek’in üzerimizdeki iftiraları Türk milletinin kafası karışan, kafasında soru işareti oluşan Türk milletinin referans kabul edebileceği iftiralardır. Yani Türk milleti doğu Perinçek’in kim olduğunu, onun tiyniyetini onun geçmişini, mazisini ve onun karakterini çok iyi biliyor. Onun iftiraları bize referans olur. Ama üzüntümüz şudur. Devleti yöneten bize siyasi yetkilerimizin de Doğu Perinçek’in bu iftiralarına inanmış gibi görüntüleri yer alan beni üzer bunu iyi analiz etmek gerekir. Bugün Çin şunu söylüyor. Doğu Perinçek’te onu söylüyor.

Diyor ki: “Orada kamp yok işkence yok, zulüm yok bunlar hep iftira Amerika oyunu, CIA operasyonu diyor ve kendisine yakın 12 ülkenin büyükelçisini davet ederek orada kurgulamış olduğu. Bize hiçbir şey orada kamp yok, işkence yok, zulüm yok. Çinin 12 ülkenin büyük elçilerini davet ederek 2 işkence kampını 5 yıldızlı otel gibi dizayn edip her türlü konforu, lüksü, her türlü sportif ve kültürel faaliyetlerin bulunduğu yeme içmenin serbest olduğu bir tiyatroyu kurgulayarak burada bir senaryo uyguluyor. Ve bu gezilen kamplar tamamen bir kurgudan ibaret ama 300 tane 300’ün üzerindeki kamp işkence kampı bu iki kampsa Çinin gör dediği kamplar. Yine 7 ülkeden basın mensuplarını çağırarak, kendisiyle iyi ilişkilerde bulunan 7 ülkeden gelen basın mensuplarına kamp gerçeğini gizleyerek yine o iki kampı referans gösteriyorlar. Burada bir dezenformasyon ve bir algı yönetimi oluşturmak istiyorlar ve bunda da başarılı oldu. Türkiye’den ATV muhabirinin de bu 7 muhabirle birlikte Çin’e, Doğu Türkistan’a giderek, o iki tiyatro oynanan, tiyatro sahnelenen iki kampı görerek biz kamp olayında Çini suçlamışız, yanılmışız, aldanmışız diyelim. Türk kamuoyunu da aldattığını görüyoruz.
Gerçi daha sonra bu muhabir yapmış olduğu hatanın farkına vararak adeta kendisi günah çıkardı.

Burada olay şu: Türkiye Cumhuriyeti Devleti 9 Şubat Tarihi itibariyle Abdurrehim Heyet’in ölüm haberi üzerine dış işleri bakanı sözcüsü çok net bir ifade kullanarak 1 milyondan fazla Müslüman Uygur Türkü’nün Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin raporlarına göre Çin’de kamplarda esir hayatı yaşadığı ve tutsak olduğu bunların işkenceden geçirildiği burada Müslüman Uygur Türklerine insan hakları ve demokrasi ihlalleri uygulanmış olduğunu bunun derhal sonlandırılması gerektiğini, kampların kapatılmasını ve Uygur Türklerinin esaretten serbest hayata geçmesi gerektiğini Çine tavsiye etti ve bunun kabul edilemez olduğunu vurgulayarak altını çizdi. Şimdi burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti 2-3 yıldır Çinin Doğu Türkistan’daki bu zulüm, bu soykırımına kapalı kapılar ardında gizli diplomasi yürüterek Türkiye’yle Çin arasındaki ilişkileri de zedelemeden kendi sorumluluğunu yerine getirmeye çalıştı. Fakat Çin tarafı Türkiye’nin bu nezaketine diplomatik nezaketine hiçbir şekilde saygı duymadan Türkiye’nin kardeşi olan, dindaşı olan, soydaşı olan Doğu Türkistan’da Türkiye ile ilişkileri geliştirirken oradaki soykırımda zirveye taşıdı. Ve Türkiye sonunda 9 Şubat 2019 tarihinde patladı ve çok anlamlı, çok değerli bir açıklamaydı bu Türkiye’nin içerde ve dışarıda yedi düvele karşı mücadele ettiği bu dönemde Çini de karşısına alabilecek şekilde Doğu Türkistan’a sahip çıkması Türkiye’nin onuruna, şanına ve vizyonuna yakışır bir tavırdır. Ben bunu alkışlıyorum 35 milyon Doğu Türkistan halkım adına da teşekkürlerimi sunuyorum. Bunun sürdürülerek içinin doldurularak sürdürülmesinde talep ediyorum.

Türkiye’ye düşen şu anda yakında önümüzdeki 1-2 hafta içinde bir bağımsız gözlemci heyetinin Doğu Türkistan’da inceleme yapmak için bir ziyaret gerçekleştireceği bilgisi bize ulaştı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti burada Birleşmiş Milletlerden, Avrupa Konseyinden, İnsan Hakları Kuruluşlarından ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonundan oluşan bir heyeti ortak bir komisyonu basın mensuplarını da alarak hatta eğer mümkün olursa Doğu Türkistan’da aileleri Şehit edilmiş kamplarda işkence gören kardeşlerimizin bulunduğu Doğu Türkiye’deki bir kısım Doğu Türkistanlılarda bu heyeti dâhil ederek belgelerle, bulgularla, bilgilerle Çine bir resmi ziyaret gerçekleştirip Çinin gör dediği kampları değil, kendi tespit etmiş olduğu uydu görüntüleriyle rastgele kampları, rastgele camileri, rastgele evleri seçerek buralara yapmış olacağı ziyaretle Çinin Doğu Türkistan’daki soykırımını dünyaya taşıyabilir. Çini bu gerçekle yüzleşmeye davet edebilir. Bizim talebimiz ve teklifimizde bu yöndedir” açıklamalarında bulundu.