Irak Cumhurbaşkanı Berham Salihi HABERTÜRK’e röportaj verdi

Kaynak: HABERTÜRK 

 

Irak Cumhurbaşkanı Berham Salihi, Habertürk’ten Çetin ÇETİNER’in sorularını yanıtladı.

– Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye- Irak arasındaki ilişkiler, ülkedeki siyasi gelişmelerin bir yansıması olarak zaman zaman inişli çıkışlı süreçler yaşadı. Özellikle Maliki dönemi oldukça sert bir dönemdi. Sizin Cumhurbaşkanı seçilmenizle birlikte bölgesel iş birliğinde daha samimi bir görüntü oluştu. Türkiye’nin hassasiyetlerini gözetmeniz Ankara’da memnuniyet uyandırırken ilişkiler de yeniden üst düzeye taşındı. Türkiye ile Irak arasındaki ilişkiler hali hazırda nasıl seyrediyor?

Türkiye bölgede önemli ve stratejik bir ağırlığa sahiptir. Türkiye ile tarihte kökleşmiş ve aramızda tarihi kültürel sosyal bağlar var. Aramızda çok boyutlu ekonomik ve siyasi çıkarlar bulunmaktadır. Dolayısıyla Türkiye-Irak arasındaki ilişkilerin pekiştirilmesi gayet normal bir beklenti olmalıdır. Özellikle içinde bulunduğum süreçte ve Ortadoğu’da yaşanan bu zor zaman sürecinde birçok değişiklik yaşandı. Ve hala yaşanamaya da devam ediyor. Adeta kasırgalar yaşandı. Ve etkileri daha uzun yıllar tartışılacak.

Ben şahsen bu göreve geldiğimde Ankara’ya davet edildim. Ve onurlandım. Sayın Erdoğan tarafından karşılandım. Birçok ikili dosyayı ele aldık. Benim ardımdan başbakanımız Dr. Adil Abdulmehdi Türkiye’yi ziyaret etti. Birkaç gün öncesinde yine ben Türkiye’ye kısa bir ziyaret gerçekleştirdim. Ve dostum Erdoğan ile aile fertlerimizin yer aldığı bir iftar masasında bir araya geldik. İstanbul güzel bir şehir. Hayran duymamak mümkün mü? Birlikte bölgemizin tarihinden konuştuk. Bizi bir arada tutan konuları her boyutu ile ele aldık. Bunu önemle söylemek isterim ki, bahsettiğim kültür bağları çok önemlidir.

Gerçekten önümüzde yapılacak çok şeyler var. Ve bir kez daha önemle vurgulamakta isterim ki, aramızda bulunan ortak noktalar, itilaflı noktalarımızdan çok daha fazladır.  Ben de Cumhurbaşkanı olarak Irak’ın çıkarları dikkate aldığımda Türkiye ile ilişkiler süreci bizim için çok önemlidir. Nitekim Irak terörle yaptığı savaştan henüz yeni çıkmış durumda. Çok büyük yaralar açtı bizde. Irak, yıllar boyunca devam eden siyasi ve güvenlik krizlerinde henüz çıkmış durumda. Dolayısıyla hem komşuları ile hem de etrafında bulunan İslami ülkelerle iyi ilişkiler kurma beklentisi içindeyiz. Keza Türkiye, İran ve diğer Arap ülkeleri ile kuracağımız ilişkiler bizim çok büyük önem taşıyor.

 

– Orta ve uzun vadede siyasi ve ekonomik ilişkilerin daha ileri seviyelere taşınması sürecinde Türkiye’den beklentileriniz nelerdir? Türk iş adamları için Irak güvenli ve şartları uygun bir pazar mıdır?

Türkiye yakınlık mesafesi açısından ve kaliteli üretim kapasitesi açısından Irak’ın çok boyutlu ticari bir ortağıdır. Türkiye önemli, ekonomi başta olmak üzere ve iş kalitesi açısından birçok imkana sahiptir. Bizde sancılı bir sürecin ardından Irak’ta yeniden imar aşamasına geçmek üzereyiz. Planlama çalışmalarımızı tamamlamak üzereyiz. Türkiye ile ticaret kapasitemizin arttırılması beklentisindeyiz. Türkiye ve diğer komşu ülkelerle ekonomik entegrasyonun gerçekleşmesi bizim için önem arz ediyor.

Şunu belirtmek isterim ki, tabii ki değişik bölgesel ve uluslararası iradeler arasında Irak bir çatışma sahasıydı. Bugün sahip olduğumuz şartları dikkate alacak olursak, Irak’ın coğrafi konumu bölgeyi bir araya getirebilecek bir potansiyele sahiptir. Bölge ülkeleri ve bölge halkları arsında bir iletişim halkasıdır. Düşünün ki, Irak bölgedeki ekonomik entegrasyonun temelini oluşturmaktadır. Basra’yı Türkiye aracılığı ile Avrupa’ya bağlayacak bir demir yolumuzun bulunması önemli.

Petrol ihracatını yapacak bir sisteme sahip olalım, doğalgaz şebekesine sahip olalım. Sadece bir boru hattıyla yetinmeyelim. İki ülke ve iki halk arasına ve buna benzer ekonomik ve ticari iş birliğinin pekiştirilmesine vesile olacak imkanlara sahip olalım. Bunu ben sahsen çok arzu ederim. Türkiye dünyada büyük bir ekonomik güçtür. Bu bir gerçektir. Büyük imkanlara sahiptir. Irak’ın imarında ciddi bir oyuncu olabilir. Bu yüzden bu alanda gerçek bir ortaklık beklentisindeyiz. Türk yatırımcıları bekliyoruz.

 – Türk şirketlerinin Habur Sınır Kapısı dışında başka sınır kapılarının açılmasına dair beklentileri var. Bunlara cevap verebilecek durumda mısınız?

Yeni sınır kapısının açılması konusu uzun zamandan beri bize teklif edilmektedir. Ben hatırlıyorum. Planlama bakanlığı görevini yaparken Diyarbakır ve İstanbul’a bu hususta toplantılar yapmak üzere gitmiştim. Yani 12-13 yıl öncesinde Irak ve Türkiye’nin yeni sınır kapılarına ihtiyacı olduğu kanaatindeydik. Ancak bu konu ile ilgili bazı siyasi ve lojistik sorunlar mevcut. İki hükümet arasında uzlaşmalar ve görüşmeler devam ediyor.

Bu uzlaşma sürecine, Irak Kürdistan bölgesindeki kardeşlerimizi de dahil etmemiz gerekiyor. İki ülke arasında pekiştirmek istediğimiz ilişkilerin sadece bir sınır kapısı ile sınırlı kalması yeterli olmayacaktır. Dediğim gibi ticari değişim ve dönüşüm sürecimiz  ve iki ülke arasındaki ilişkileri pekiştiremek için bir grup sınır kapılarına ihtiyaç vardır. İki hükümet ve Irak Kürdistan bölgesel hükümeti dahil edilerek anlaşma yapılırsa bunu hızla gerçekleştirebiliriz. Kişisel görüşüm bu çok acil gereklidir.

– 2003 sonrası zorlu bir süreç yaşayan Irak’ta bugün güvenlik alanında normalleşme olduğu görülüyor. Diktatör bir rejim devrildi ama ülke kendini bir anda etnik ve mezhep kargaşasının içinde buldu. Sonrasında örgütler El Kaide, DEAŞ ve benzeri yapılar… Zor zamanları geride bırakmaya hazırlanıyorsunuz… Irak’ta siyasi dengeler tam anlamı ile ne kadar sürede yerine oturacaktır. Irak’ın geleceğine dair beklentileriniz nelerdir?

 Gerçekten Irak korkunç süreçler yaşadı. En azından son 40 yılda yaşananlara bakacak olursak bunu daha iyi anlayabiliriz.  Diktatör Saddam Hüseyin rejiminin başına geçtiği 1979 yılında Irak-İran savaşa girdi. Sonra Kuveyt savaşına girildi. Toplum hafızasında hala derin izler bırakan toplu mezarlar, toplu katliamlar, Halepçe’nin kimyasal silahlarla bombalanması, ülkedeki bazı halkların göç ettirilmesine yönelik politikaları ve ambargolu yıllar…

2003’ten sonra ise El Kaide terör örgütünün ülkede terör fırtınası estirmesi, DAEŞ olayı hala hafızalarımızda… Yani tam kırk yıl boyunca savaş, despotizm ve şiddetle iç içe yaşamış bir Irak var. Bu toplum çok büyük acılar çekti. Çok büyük felaketler gördü. Dolayısıyla hem dünya hem komşu ülkelerin Irak’taki çetrefilli durumu anlayışla karşılamaları gerekir. Çok büyük ve kötü bir mirasla boğuşuyoruz. Herkesin Irak’ın çok yaralı olduğunu bilmesi gerekir.

Dünya ve aziz komşularımızın Irak’a yardımcı olup, şiddet, istikrarsızlık, ambargo, despotluk ve kaotik kırk yıl yaşayan Irak’tan istikrarlı bir Irak’a dönüşmesi için destek olmalıdır. Ve bu konuda beklentilerimiz var. Bu hiç de kolay değil. Ancak günümüzde, Bağdat’ın bazı mahallelerini dolaşırken hayatın yeniden normalleştiğini göreceksiniz. Irak yeniden normal hayatına dönüyor. Iraklılar arasında özgüven ve istikrar durumu hakim olmaya başladı.

 

Iraklılar geçmişin sanrılarını atlatmak ve geride bırakmak istiyorlar. Bu durum hiçte kolay değil. Ama ben iyimserlikle bakıyorum. Çünkü Iraklıların yeni ve özgür bir Irak’ta yaşamak konusunda azimlerini görüyorum. Aynı zamanda Irak’ta zor durumlar var. Bölgesel duruma bağlı, İran’a ile ABD arasında yaşanan siyasi ve bölgesel kriz. Körfez bu sürece dahil elbette. Bölgeyi kasıp kavuran krizler ve çekişmeler bulunmakta. Ve bu süreçlerden etkilenmemek mümkün mü? Bütün dünyaya mesajımız şudur; Irak’ta gerçekleştirilmeye çalışılan istikrar çok önemlidir. Bundan hiç vazgeçmememiz gerekiyor. Önemle korumamız muhafaza etmemiz gerekiyor. Ve Irak’ın bütünlüğünü korumamız, Iraklılara yardım etmemiz gerekir ki, Irak’ın sorunlu bir yer olduğu algısının yerine  komşularına yardım edebilecek kapasiteye ulaştığı algısının oluştuğunun görülmesi daha önemlidir.

– Ülkedeki toprak bütünlüğü sizin her fırsatta dile getirdiğiniz bir pozisyon. Bir dönem DEAŞ ülke topraklarının bir bölümünü kontrolünde tutuyordu. Bugün PKK terör örgütü Sincar, Kandil, Mahmur ve en son Mavet hattındaki bazı bölgeleri elinde tutuyor. PKK’nın Suriye’de olduğu gibi Irak’ın toprak bütünlüğünü bozan pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’de bu durum tepkiyle karşılanıyor.

Az öncede ifade ettiğim üzere, Irak kırk yıl boyunca şiddet altında kaos ve istikrarsızlık altında yaşamıştır. Irak devleti yıllar boyunca büyük bir yıpranmaya maruz kaldı. Bu sorunların birçoğu günümüzde baş göstermektedir. Birçoğu geçmişten bize gelmiştir. Hızlıca çözüleceğini söyleyemiyorum size. Bunlar için ani çözümler yoktur. Ancak şunu söyleyebilirim, Irak’ın komşularımız için hiçbir zaman güvenlik açısından tehlikeli bir yer olarak algılanmasını istemiyoruz.

Bunu size önemle vurgulayabilirim. Irak anayasası bizi buna bağlıyor: Irak hiçbir zaman komşularına tehlike oluşturabilecek bir konumda olmamalıdır. İkinci nokta ise, biz komşularımızla güvenlik ve uyum içinde olmak istiyoruz. Çıkarımız ve komşuluk hukukumuz bunu gerektirir. Üçüncü bir nokta ise bu çok önemlidir. Bu sorunların anlaşarak çözüleceğini düşünüyorum. Koordinasyon içinde bulunarak çözülür. Türkiye ve Irak arasında elbette kastım…  Belli nedenlerden dolayı buna Kürt hükümeti de dahil edilebilir.

Koordinasyon anlaşma ve işbirliği ile çözülür. Tek taraflı işlerin faydası olmaz. Irak ve Irak halkı bölgeyi ve komşu Türkiye ve aziz Türk halkının çıkarları Irak’ı yeniden istikrara kavuşturmaktır. Ben şunu söylüyorum. Türkiye’nin güvenliği ve Irak’ın güvenliği bir biri ile doğrudan ilişkilidir. Güvenlik kaygılarımız ortaktır. Türkiye’yi tehdit eden husus Irak’ın güvenliğini tehdit etmiş olur. Bunun tersi durum da doğrudur. Dolayısıyla Irak Kürdistan hükümeti, Irak ve Türkiye hükümetleri arasında anlaşmaların ve ortak çalışmalara ve bu sürecin koordinasyonla ilerlemesi için beklenti içindeyiz. Böylece bu husus doğru yöntemlerle çözülecektir.

– Kürt yönetimi ile ilişkilerinizi nasıl düzenliyorsunuz?

Erbil ile Bağdat arasındaki ilişkiler hali hazırda iyi gitmektedir. Gerçekten Irak devleti ile Kürt sorunu eskidir. Aynı zamanda Irak devletinin kurulmasından bu yana Kürt halkının da sorunları var. Ancak hepimizin kabullendiği Anayasa çerçevesinde federal hükümet ile Kürt hükümeti arasında tüm sorunlarda anayasayı bir temel saymamız gerekiyor. Sorun vardı. Hala da sorunlar var. Ama anayasa bu konuda keskin bir üslupla sınırları belirlemiştir. Biz Kürtlerin ırak ulusal projesi içinde bulunmamız gerekir. Bu Irak’ın bütünlüğü için önemlidir. Aynı zamanda Kürtlerin kendilerine özgü olan hususlarını da korumamız gerekiyor. Çünkü biz bu devletin bir parçasıyız. Bu vatanın bir parçasıyız.

Irak Fedaral kurumlarının çatısı altında çalışıyoruz. Sadece Erbil hükümetinin haklarını korumak değil, Basra ve Musul’un haklarını korumak için de çalışıyoruz. Geçmiş zamana bir dönelim. Saddam Hüseyin Kürtlere despotluk yaptı. Aynı zamanda Araplara, Türkmenlere, Hristiyanlara, Ezidilere ve diğer oluşumlara da despotluk yaptı. Daha sona DAEŞ terörü ülkemize musallat oldu. Önemli bir kentimiz olan Musul’a girdi. Iraklı Sünnilere saldırdı ve aynı zamanda Iraklı Şiilere de saldırdı.

Ezidiler ve Kürtlere de saldırdı. Oluşan olağanüstü tehdit açısından bizi birleştiren birçok husus oluştu. Bununla birlikte bizi birleştirecek birçok konu var. İstikrarı sağlamak ve terörizme karşı koymak için Erbilli Kürt ve Süleymaniyeli Kürt, Basralı ve Musullu Arap ülkenin genel menfeatleri için çıkarları konusunda birleşirler. Bugün temel arzumuz, iyi okulların bulunması, kamu hizmetlerinin sağlanması, sağlık hizmetlerinin temin edilmesi, ve özgür bir hayatın sağlanması hususu ortak çıkarımızdır.

Ben bugün Irak Cumhurbaşkanı’yım. Ama ben bir Kürdüm ve Kürtlüğümü seviyorum. Aynı zamanda Arap kardeşim de Araplığını sevecektir. Türkmen kardeşim de aynı şekilde… Keza Hristiyan kardeşim de… Ancak artık halkımızın istediklerine ve talep ettiklerine konsantre olmamız gerekir. Birkaç gün önce İstanbul’daydım. Bu şehrin altyapı hizmetlerini gördüm. Yapılan çalışmalarla ilerlemeleri gördüm. Bunun aynısını Bağdat ve Musul’da görmek istiyorum.

Süleymaniye ve Erbil’de de görmek istiyorum. Ki Erbil ve Süleymaniye’de birçok imar yapısı, projeler ve çalışmalar hayata geçirildi. Bu arada hatırlatmak isterim ki, bunların bir çoğu Türk şirketleri tarafından yapıldı. İlk inşaa ettiğimiz havalimanı bir Türk şirketi tarafından yapılmıştı. Ve bu Türk şirketi şehre güzel bir hizmet sunmuş oldu. Dolayısıyla ortaklılara konsantre olalım. Milliyetçilik ve inzivanın Irak için faydası yoktur. Ben Kürdüm sen Türksün bir başkası Araptır. Mensup olduğumuz milleti severiz. Ancak özgür bir hayat için çalışalım. İyi okullar iyi eğitim, sağlık hizmetleri insanın onurunu korumak için çalışalım. İnşallah biz bunları hayata geçirmek üzere başlamış bulunmaktayız.

 

– Irak toparlanma sürecinde ancak Suriye dağılma sürecinin eşiğinde. Komşu ülke olarak Suriye’deki bu iç savaş ve insani dramı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şahsi görüşüm, Suriye krizi uluslararası toplumun alnında bir kara lekedir. Bir milyondan fazla Suriyeli çocuk mülteci kamplarında doğdu. Rakamlar inanılmaz ürkütücü. Suriyelilerin uğramış olduğu insani felaketi anlıyorum. Çünkü Irak kırk yıl boyunca birçok felaketi yaşadı. Suriye ve Suriyelilerin uğradığı bu durum gerçekten acı vericidir. Düşündükçe daha fazla yaralıyor. Ve tehlikelidir. Bununla birlikte bir başka suç unsuru daha var. Suriye kültür ve uygarlık ülkesinden kafatasçı ve teröristlerin hesaplaştığı bir alana dönüşmüştür. Bu konuda herkesi düşündürmelidir. Bunlar hem Suriyelileri hem de bölgesel güvenliği tehdit etmektedirler. Suriye’deki çözüm, Suriyelilerin kendileri için bir siyasi çözümü bulmalarını temkinli kılmaktır. Bu çözüm, Suriyelilerin iradesine saygı göstermeyi ve teröre ve şiddete karşı destek veren bir uluslararası bir oluşuma dayanması gerekmektedir. Dikkat çekmem gerekir ki, Türkiye’nin insani yardımları bu anlamda çok önemli.

 

 

 

– ABD’nin İran’a yönelik tehditleri söz konusu. ABD’nin İran’a yönelik tavrı karşısında Irak nasıl pozisyon alacak? Yaptırımlara uyma konusunda nasıl bir süreç işletiyorsunuz?

İran bizim için önemli bir komşu ülkedir. İran ile 1400 km’lik çok uzun bir sınırımız var. İran DAEŞ’e karşı mücadelemizde bize destek verdi. Bununla birlikte İranlılarla tarihten gelen sosyal kültürel ve coğrafi ilişkilerimiz var. Bu nedenle İran halkı acı çekerken bizim sevinmemiz ve rahat olmamızın beklenebilir mi bence imkanı yoktur. Biz bölgede tehlikeli sorunların mevcut olduğunu görüyoruz farkındayız. Bu tırmanış süreci bizi oldukça sıkıcı bir şekilde etkilemektedir.

Bu süreçte tarafları sükunetle hareket etmeye davet ediyoruz. Herkes için geçerli olması kaydı ile kimsenin iç işlerine karışmamaya davet ediyoruz. Şunu söylüyoruz. Körfez’in güvenliği bizim güvenliğimizdir. Komşu ülkelerin güvenliği bizim güvenliğimizdir. Ve aynı zamanda Irak’ın da güvenliği onların güvenliğidir. Bu yaşadıklarımız süreç bu tezimizin doğru olduğunu ispatlanmıştır. Biz sorunun çözümü için bölgesel bir anlaşmaya çağrı ve davet yapıyoruz.

Bölgede bir güvenlik sisteminin oluşturulmasına, bu sistemin ülkelerin egemenliğine saygı gösterecek ve bu bölgedeki ülkelerin iç işlerine karışmayacak şekilde bir sistemi kurgulamaya davet ediyoruz ve çağrıda bulunuyoruz. Ortak güvenlik problemini kabullenmemiz gerekiyor. Tehdit imasında bulunmak, tırmandırmak ve silahlı güçle müdahele edilmesi ile güvenlik sağlanmaz. Biz bunu zaten denedik. Bu bölgenin tarihine bir bakalım. Bir savaştan bir diğer savaşa gelmiş. Bir krizden bir başka krize geçmiş ülkeler. Bunun neticesinde okullarımız, eğitimimiz hala istenen seviyede değil. İşsiz olan gençlerimizin iş bulma fırsatları yok. Gördüğünüz gibi bu bölgenin bir çok ülkesinde büyük ve ciddi sosyal ve ekonomi sorunlar bulunmaktadır. Çatışmalara konsantre olacağımıza dönüşüme motive olalım. İnşallah hepimiz gerilimin azalması ve bölgesel güvenlik konuları üzerine konsantre olacağız ve aynı zamanda ülkelerin egemenliğine ve iç işlerine karışmamaya özen göstereceğiz.

– PKK’nın kontrolündeki Kürt bölgelerinden Irak’a gelen Suriyeli Kürtler ve Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri için bir yol haritanız var mı?

Bölgedeki gelişmeleri dikkate takip ediyorum. Gerçekten Suriye’nin kuzeyi yani Rojava’daki sürecin durumu çok önemli. Suriye için, Türkiye için ve Irak’ın güvenliği için her gelişme önemlidir. Suriye’nin iç güvenliği için önemli. Suriye’deki Kürt konusuna dönmek gerekirse, Kürt halkı, yıllar boyunca Suriye’de asimile edilmiş ve vatandaşlık hakkından alıkonmuştur. Suriye Kürtleri siyasi çözümün bir parçası olmalıdır. Bu çözümün Suriyeliler tarafından memnuniyetle karşılanan bir çözüm olması gerekir. Suriyelilerin iradelerine istinad edilmiş bir çözüm olması gerekir. Aynı zamanda teröre ve kafa tasıcılığa karşı saplanmamış bir çözüm olması gerekir. Bizim teklifimiz budur. Bu durumu Rojava için uygun buluyoruz.

 – Oslo, Habur ve Çözüm Süreci…. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kürt sorununun çözümü ve terör örgütü PKK’nın silahları bırakması yönünde üç önemli siyasi süreç başlattı. Ancak her seferinde PKK süreci sabote etti. Siz de bu süreçlerin içinde ve takipçisi oldunuz. Hatta evinizde HDP’li bazı vekilleri dahi ikna etme girişiminiz oldu. Erdoğan’ın Kürt siyasetini nasıl görüyorsunuz?

Ben şahsen Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilk kez 2005 yılında görüşmüştüm. O dönemde başbakanlık görevinde bulunuyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan unutmayalım ki, tarihi bir kişiliğe sahiptir. Erdoğan, Türk siyasi tarihinde alışageldiğimiz geleneksel bir Cumhurbaşkanı değildir. Bunu siyasi hayatı boyunca hep hissettirdi. Erdoğan, birçok kavramı ve alışa geldiğimiz alışkanlıkları değiştirebilecek bir cesarete sahiptir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de siyasi koşullarda çözüm sürecine başlarken, gerçekten sadece Türkiye’nin durumu için değil tüm bölge için gerçek bir dönüşümün yolunu açtı. Ben ilk defa Türkiye’ye 1991 yılında merhum Cumhurbaşkanımız Celal Talabani ile birlikte gitmiştim. İstanbul’a gittim. Bugün ben İstanbul’u 1991’deki hali ile karşılaştırıyorum. Maşallah aradaki fark tartışılmaz, muaazam ve  inanılmaz derecede büyüktür. O dönemde Kürt ve Kürdistan kelimeleri ve sorununa dair konuşmak görüş dile getirmek Türkiye’de yasaklanmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyük açılımlar gerçekleştirdi.

Irak Kürdistan bölgesine çok önem verip değerli bir açılım yapmıştır. Ekonomik ve siyasi ilişkiler oluşturmuştur. Şunu da belirtmeliyim ki barış ve çözüm süreci de bu vesile ile başlamıştı. Ben bu durumu iyi takip eden bir siyasetçi olarak, geride bıraktığımız dönemde çok acı verici olaylar yaşanmıştı. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’da bütün bölgede istikrara hizmet edecek tarihi çözümlerin getirilmesi konusunda çok ciddi özen gösteren bir siyasi şahsiyet görüyorum.

Bu nedenle düşman söylemi ile ilgili tasnifte bulunmak ve bunu veya şunu düşman kılmak siyaset açısından iyi bir şey değil; doğru bulmuyorum. Çünkü hayat bundan çok daha çetrefillidir. Özellikle biz büyük dönüşümlerin yaşandığı bir süreçteyiz. Türkiye bölgedeki büyük bir aktör devlet olarak çok önemli bir süreçtedir. Türkiye için barış ve istikrarı temenni ediyorum. O bizim için aziz bir komşudur.

Şunu da belirtmek isterim ki, Kürtler Ortadoğu ailesinin asil bir oluşumudur. Kürt halkının haklarına, kültürüne özel saygı gösterilmesi sadece Kürtler ve Kürtlerin çıkarına değil bütün bölgenin istikrarı için önemlidir. Ben Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili naçizane tecrübemde şunu söylüyorum; Erdoğan’da Türkiye’nin ve bölgenin istikrarına hizmet edecek ve büyük dönüşümler için özen gösterme, kudret ve cesaret görüyorum. Bunu tarihe not düşmek gerekiyor.

– Bugün en fazla tartışılan konulardan biri de HDP’nin içinde olduğu tablo. Yani HDP’nin Kürt siyasetini temsil etmekten ziyade Türkiye’deki marjinal sol grupların etkisinde siyaset yaptığı yönünde eleştiriler var. Sizin değerlendirmeniz nedir?

Çok sayıda HDP’li yöneticilerle ile ilişkim oldu. Türkiye’nin şu anki siyasi sürecinde elbette çalışmaları vardır. Kendileri ülkenizdeki genel siyasi durumu okuyorlardır. Ben onların yerine karar veremem. Bunu veya şunu yapın diyemem. Eminim Türkiye’nin huzuru ve istikrarı Kürt sorununu demokratik yollarla çözmek isterler.

Bunu samimi olarak söylüyorum ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye için attığı adımlar ve çaba, doğru kişiler ile Türkiye’nin şu anki siyasi kilidinden açacaktır. Siyaset gelip geçicidir. Türk ve Kürt ve diğer bölgedeki halkların geleceği birliktedir. Ve bir arada yaşamaktan geçiyor. İstanbul, İzmir, Diyarbakır’da Kürdün de Türkün de Türkiye’nin ilerlemesi için ortak hayalleri vardır. Çözüm demokrasiden barıştan ibaretti. Çatışma ve gergin püskürtülebilir. Çözüm demokrasiye bağlı kalmaktır. Gelecek için iyi ve başarılı çözümün hakim olacağından, ben şahsen bu dönemden ümitliyim. Kürt siyaseti de bunu iyi okumalıdır.

– Terör örgütü PKK, 40 yılı aşkın bir süredir Irak topraklarını kullanarak Türkiye’ye karşı terör eylemleri gerçekleştiriyor. Bunu önleme yolunda Türkiye ile iş birliğine hazır mısınız ve neler yapılmalıdır?

Irak ve Türkiye arasında bir koordinasyon bulunmaktadır. Irak Anayasası’na göre Irak’ın komşu ülkelerine tehdit oluşturabilecek bir yer olmaması gerekir. Demin de ifade ettiğim gibi, bu durum 40 yıldan bu yana mevcuttur. Ve dört hafta veya 4 ay içerisinde çözülmesi mümkün değildir. Türk ve Irak işbirliği ve sürece Irak Kürdistan hükümeti ile Koordinasyon içinde ilerletilmesi gereken bir süreç gerekiyor. Ben şunu dikkatle vurguluyorum. Güvenlik ortaklıktır. Sınır güvenliği, Irak ile Türkiye arasında ortaklık hususudur. Bu konuda iyimserim inşallah birlikte iş birliği yapar, bu sınırın güvenliğini ve istikrarı için iş birliği alanlarımızı genişletiriz. Açık ve net söylemeliyim ki bu ortak çıkarımızadır.

– Irak siyasetinin en kırılgan meselesi Kerkük… Nasıl bir çözüm öngörüyorsunuz?

Güzel kentim Kerkük… Irak devletinin kurulduğu süreçte ve sonrasında sancılı süreçlerin başlangıcının miladı sayılan 1963 yılından Baas Partisi’nin iktidara geçmesi ile birlikte, Kerkük bir çatışma bir hesaplaşma alanına dönüştürüldü. Bu güzel kentte demografik yapı değiştirildi. Kentin ev sahipleri göç ettirildiler. Kerkük petrol zengini bir kenttir. Ancak üzülerek söylüyorum aynı zamanda Irak’ın en yoksul kentlerinden biri konumundadır.

Kerkük, Irak’ın diğer kentlerinden farklı olarak çok derin bir tarihe ve kültüre sahiptir. İnsan zengini bir kenttir. Kürt, Arap, Türkmen ve Hristiyanların yüz yıllardır kardeşçe bir arada yaşadığı ve birbirbirini anladığı bir kültür değerlerine sahip kenttir. Kerkük renga renk bir tablodur benim için… Öylesine önemli bir kültürel birikime sahip bir kenttir ki, bir tarafın bir diğer tarafa fikirlerini empoze etme çabası mümkün değildir.

Ben Kürdüm, Kürtlüğümü severim. Ben Kürtlerin kendilerine özgü özelliklerini Kerkük’te korumak isterim. Kürtlere şunu söylemem gerekir; Siz Türkmen, Arap ve Hristiyan komşunuz ve kardeşiniz için bu şehir için en iyi olana birlikte karar verin. Aynı şekilde Türkmen ve Arap kardeşlerimden de beklentilerim aynıdır. Onlar benim kardeşimdir. Ben hepsinin Cumhurbaşkanıyım. Ve Kerkük’te yaşayan herkesin iradesine saygı göstermem gerekiyor. Kerküklü kardeşlerime, Süleymaniye’den Bağdat’tan veya yurtdışından bir çözüm empoze etmeden onların kendi aralarında oturup yasa karşında eşit şartlarda kendileri için en uygun çözüm modelini ve  kendileri için ortak idari oluşumları meydana getirsinler. Kerküklüler kendilerini koruyacak ve birbirlerine karşı saygıyı temel alacak güvenli bir sistemi oluşturulmasında ortak olmalıdırlar.

Kerkük artık birlikte karar mekanizmaları oluşturup, yatırımların yapılabildiği bir kente dönüşmelidir. Benim hayalim ve umudum, Kerkük’ün bir çatışma alanından çıkarılıp gelişmiş ve yatırımları olan bir kente dönüşmesi yönündedir. Yüzyıllar boyunca kardeşçe bir arada yaşamış Kerkük’teki halklar için oluşacak çatışma riski ve ortamından herkes zarar görür. Irak zarar görür. Bütün Irak bileşenleri zarar görür. Ben iyimserim. Kerküklü Türkmen, Arap ve Kürtler arasında herkesi memnun edecek bir çözüm çıkacaktır. Bir cumhurbaşanı olarak bunu desteklemek de benim görevimdir.

– Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Bağdat’a davet ettiniz mi?

Ayrıntılı bir şekilde ziyaret tarihi belirlenmedi. Ancak ben, sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eylül ayında geleceğini düşünüyorum. Ailesinin de misafir olmasını temenni ediyorum. Onun gelişini kutlayalım. Dediğim gibi o aziz bir dostumdur. Bölge siyasi koşullarında çok önemli bir şahsiyettir. Irak Türkiye ilişkilerinin ilerlemesinde çok önemli bir rol alabilecektir. Halklarımız için elele vereceğiz. Bu bölgede istikrarı sağlamak için elele vereceğiz. Sözüme son verirken Türkiye’deki halkımıza saygılarımızı sunarım. İnşallah Irak’ın kudretli ve istikrarlı bir şekilde geri döneceğini hep birlikte göreceğiz. İnşallah fiilen ortak olacağız, iş birliği yapacağız güçlü ekonomik eylemlerin yapılabilmesi için el ele vereceiz. Ortak güvenliği pekiştireceğiz.