Kerkük’ten Mektup Var

KERKÜK’TEN MEKTUP VAR

MUHAMMET BARAN ASLAN

Kerkük’ten mektup yazdık sizlere. Ulaşmak mümkün müdür taş gönüllere?
Geçer zaman elbet akar da dere. Yine de dinmez acımız bizim.
Dilinize pranga mı vuruldu sizin?

Bir kırlangıç uçumluk uzakta kaldınız mı?
Siz hiç yek başınıza bir asrı sırtlandınız mı?
Yaktı mı yüce dağların karları içinizi?
Sevdiniz mi inatla göremediklerinizi?
Doldurdu mu ufkunuzu belalar? Bağladı mı başınız karalar?
Siz hiç ağladınız mı çöllere sel misali?
Batsa da dikenler dizlerinize, çıktınız mı bir umut yolculuğuna?
Şehirler kabir gibi geldi mi size?
Namlular dayandı mı etlerinize?

Siz hiç tükendiniz mi?
Kaldı mı memleketimiz vatan topraklarından ırak.
Yağdı mı üstünüze hüzün sağanak sağanak…

Bizim kaldı ve yağdı! Hoyratlarımızı feryatlar sardı.
Kerkük kal’asında açan çiçek kanlı. Ümitlerimiz kanlı, bebeklerimiz kanlı…
Bizler Orta Doğulu çiftçileriz. Hülyadır ekinlerimiz…
Musul bizim, Kerkük bizim, sancak bizim…
Ellerindeki kara kutulara bağlanan insanlar bilsin istedim!

Biter mi bir gün bu hasret?
Evlatlarımız düşer mi mektep yollarına? Yahut çıkar mıyız yarına?
Asılsaydı sanacaklar damlarımıza. Kavuşabilseydik öz vatanımıza…
Bizler ki Selçuki’den kalma toprakların evlatlarıyız.
Öyleyse neden kara bahtlıyız?
Neden hüzün çağlıyor ninnilerimizde.
Takılı kaldı dileklerimiz telgraf tellerine.
Ruhumuza karanlık huylalar yürümekte…

Aşk mevsimleri kısadır burada.
Jiletler batmış genç dudaklara.
Anamın çeyizi sandıkta, bir kara bohça.
Atamın sarığı ayaklar altında.
Gelinler sürmez oldu kına!
Gün, güz, gül, toprak ve ana; ağlar oldu bahtımıza yana yana…
Ey şanlı hilal bizi bırakma. Bizler meftunuz ak ışığına.
Kaç taş atıldı, kaç yazı yazıldı, kaç kurşun sıkıldı senin uğruna?
Bir gözümüz Türk’e bakar, bir gözümüz Hicaz’a. Nerede Halil, Nureddin, Fahrettin
paşa?

Ağaçlar davalı kaldı şanlı dağlara…
Şimdi eller ceplerde, başlarsa karınlarda.
Kılıç kokusu sindi o eski mektuplara.
Daha dün hükümferma olan o yüce devlet şimdi toprak olmuş da ağlayanı
kalmamış.

Kadim medeniyetin beşiği Mezopotamya bir kuru ekmek ile kör kuyuya atılmış.
Söyleyin ey kardaşlar… Söyle ey devlet baba…

Siz hiç tükendiniz mi?
Kaldı mı memleketiniz vatan toprağından ırak?
Yağdı mı üstünüze cehennem sağanak sağanak…