İzzettin Abdi Beyatlı ile Dostluk Hatıralarım

Şair, Yazar ve Eğitimci İzzettin Abdi Beyatlı ile Dostluk Hatıralarım

Yazan: Rıdvan Şıhlar

Çeviren: Aydın Kerkük

Günlerden bir gün stüdyo ofisimize gelen, Kerkük’ün yetiştirdiği büyük Türkmen şairi İzzettin Abdi Beyatlı benden kendisi için resim çekmemi istedi. Adamcağız resim bittikten sonra, resmi çok beğendi hem de çok sevindi ve memnun oldu. Beyatlı o günden sonra bizimle arkadaş olup zamanı oldukça veya doktoruna müracaat etmesi için Cumhuriyet Caddesi’ne her gelişinde ofisimizde bizimle oturur sohbet ederdi.

Bilindiği gibi rahmetli çok mütevazi bir şahsiyete malik olması yanında, ama konuşurken hamasetle konuşur ve başından geçen ibret dolu hadiseleri teker teker anlatmaya çalışırdı. Rahmetli bir gün bir gelişinde biraz da kendi çocukluk hayatından konuştu ve şöyle devam etti: Bendeniz evin tek erkek çocuğu olduğum için ailem tarafından çok sevilirdim. Babam genç yaşta vefat ettiğinde annem kusur etmedi ve bizi bağrına basıp büyüttü. Hatta annem benim tüm isteklerimi yerine getirirdi. O zaman annem ailenin reisi niteliğinde idi ve evin bütün umuru onun elinde idi.

Buna ilaveten annem geçimimizi sağlamak için büyük bir fırını idare ediyordu. Annem bu fırının hesabatından tutun da satım, alım, işçileri idare etmek, un tedarik etmek gibi tüm meselelerden tek sorumlu tek kendisi idi. Annem oturduğumuz semtte seçkin ve güzide şahsiyetli bir kadın olduğu için dediği bir söz iki olmazdı. Bendeniz anneme yardım etmek için her gün fırına uğrar bazı işleri başarırdım. Hem de fırına uğrar uğramaz, işçilerden birisi koşarak oturacağım kürsüyü getirir beni fırının önünde oturturdu. Çünkü ben oradan hem fırının idaresini hem de pazarın durumunu takip ederdim. Annem pazarın kevenisi niteliğinde olarak Kerkük’te çarşıda çok sayıda tüccarlarla ve şahsiyetlerle iş ilişkisi kurarak alım satım alanında çok başarı kaydetmiştir. Bendeniz yaşımın küçüklüğüne rağmen annemin çok işlerini başarırdım. O beni bir işe gönderdiği zaman ilk önce gittiğim kimseyle nasıl konuşacağımı ve ne diyeceğimi öğretirdi.

Mesela: Günlerden bir gün beni bir tüccarın yanına gönderdi ve elime beş tane ceviz sığdırıp bu cevizleri gittiğim tüccara vermemi istedi. Bendeniz adamın yanına ulaştığımda selam verip cevizleri adama teslim ettim, adamcağız da elini kasasına uzattı bana beş dinar verdi. O zaman bildim ki o cevizler beş dinarın borç parsıymış ve annemle o tüccarın arasında borç alışverişinde o nesneler güven sırrıymış. Sözün doğrusu bizim zaman bugünkünden daha farklıydı, nitekim insanlar birbirlerine güvenirdi ve birbirlerini severdi. Beyatlı sözlerine devam ederek annesinin ticarette başarı kaydeden ve birden fazla iş yerini başarıyla idare ettiğini söylüyordu: Annemin başlıca başarısı hesabatını iyice zabteden hesap defterleri vardı ve hiçbir zaman bu defterler elinden düşmezdi.

Onun için annem bu başarılı çalışmalarından dolayı memlekette ilk ve tek kadın olarak saygın şahsiyete sahip olmuştur. İzzettin Abdi biraz da kendi gençliğinden konuşurken şunları anlatıyordu:

Bendeniz ömrümün 20 yaşına ulaştığımda halk tarafından tanınmış iyi bir sporcu olmuştum, hatta muhtelif takımlarla maçlara katılmıştım ve seviliyordum. Ama bu sevincim ve başarım çok sürmedi, ne yazık ki doktorlar verem hastalığına tutulduğumu söylediler. O zaman verem hastalığı tedavisi çok zahmet hastalıklardan biri idi, hatta bu hastalığa yakalananların çoğu ilaçsızlıktan, hem de bu hastalıkta uman doktorların bulunmaması sebebi ile çok sayıda insan hayatını kaybediyordu.

Bu tedavim için istenen para tedarik edildi ve ailem beni Türkiye’ye gönderdi. Türkiye’ye ulaştığımda orada verem hastanesinde tedavi olmaya başladım ve tedavim aylar sürdü. Çünkü bu hastalığın tedavisi öyle gerekiyordu. Bendeniz tedavi gördüğüm hastanede doktorlardan tutun da hasta bakıcılarla geniş alakalarım oldu. Onlar Kerküklü olduğum için ve hastanede yanımda kimsem olmadığı için beni çok seviyorlardı. Ben isem onlar için şiir, hoyrat yazıp okuyordum ve sohbetime hayran kalıyorlardı.

Aylar geçti hastanede tedavim tamamlandıktan sonra taburcu olup Kerkük’e döndüm, Kerkük’te yakınlarım ve arkadaşlarım beni büyük bir sevinç içinde karşıladılar. Ardan bir müddet geçince spor hayatıma dönüp arkadaşlarla top oynamaya başladım ve aynı zamanda şiir ve hoyrat yeteneğimi yükseltmeye çalıştım. O zaman biz bir grup gençler olarak her gün bir araya gelir şiir ve hoyratlar okurduk ve birbirimizi dinlerdik. Eğitimci şair İzzettin Abdi Beyatlı o gün benimle yaptığı sohbetin sonunda gülerek bir şeyler anlatmaya çalıştı ve şunları söyledi:

Bundan önce yakalandığım verem hastalığından bahsetmiştim ki bu hastalığın ağır bir hastalık olduğuna rağmen ama bendeniz Allah’a şükür iyileştim ve uzun zamandan beri yaşıyorum, çünkü ömür Allah’ın elindedir. Benim arkadaşlarım teker teker dünyadan göçüp gittiler, beniysem yalnız kaldım. Buna ilaveten ölümden hiç korkmuyorum çünkü ölüm haktır. Öylece üstad bu görüşmeden sonra çok değerli hocamız Beyatlı, Allah’ın rahmetine kavuştu. Mezarı nurla dolsun.

Kaynak Eser: Yazar, Rıdvan Rıda’nın “Yaşam Panoraması” adlı eserinden alıntıdır, sayfa 73.