Türkiye Yazarlar Birliği ile Gençlik ve Spor Bakanlığının ortak projesi olarak hayata geçen “Genç Kahve”de kültür, sanat, edebiyat ve fikir söyleşileri devam ediyor.

Genç TYB üyelerince  Genç Kahvede başlatılan ve büyük ilgi görmeye devam eden “Teo-Politik” okumalarında TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan ufuk açıcı bir konuşma yaptı.

Gençlerin büyük ilgi gösterdiği, TYB Vakfı ikinci Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz’unda dinlediği program 02.11.2019 tarihinde gerçekleşti.

Ünlü düşünür Spinoza’nın, siyaset felsefesinin ve Teo-Politiğinin bireyle başladığını belirttiği Politik İnceleme’sinde bu fikirlerini detaylandırdığını belirten Başkan Arıcan, “Bu anlamda, yönetimin birinci derecede insanın kendini, duygularını yönetmesi ile irtibatlı olduğunu vurguluyor. Salt bir siyaset felsefesi olarak ele alabileceğimiz Politik İnceleme adlı eserinin ikinci bölümünde şöyle bir ifade dile getiriyor: “Bir insanı iktidar altında tutmaya yarayan birinci ve ikinci yollar ruhla değil; sadece bedenle ilgilidir. Oysaki üçüncü ya da dördüncü yolla ruh ve beden üstünde egemenlik kurulur, ama bu yollarla insanlar ancak korkular ve umutları devam ettiği sürece hâkimiyet altında tutulur. Eğer bu duygular ortadan kaldırılacak olursa efendisi olunan; yeniden kendi efendisi haline gelir’’. Burada vurgulanmak istenen Arıcan’a göre şudur: En güçlü iktidar, kendine muktedir olmaktır. Eğer duygularınızı, korkularınızı kontrol edebiliyorsanız, birilerinin sizi korkutmasına, yönlendirmesine imkân vermeyeceksiniz.

Yine Spinoza tarafından Politik İnceleme’nin ikinci bölümde vurgulanan önemli hususlardan biri de şudur; ‘Özgürlük erdemdir’. Gerçek anlamıyla özgürlük ahlaki erdemlerin en önemlilerindendir.

“En güçlü devlet insandır.’’

Başkan Arıcan sözlerini şöyle sürdürdü:

İnsanı devlet organları gibi düşünürsek; biz de aklımızı, duygularımızı, nefsimizi yönetmekle uğraşıyoruz yani bir yönetim işi icra ediyoruz. Tutkularımıza, heyecanlarımıza, öfkemize gem vurmaya çalışıyoruz; tüm bunları uyumlu bir şekilde kontrol etmeye çabalıyoruz. Özgürlük aslında bir güç, iktidar ve muktedir olma hali.  Dolayısıyla var olduğu için, olabildiği ya da aklını kullanabileceği için insanın özgür olduğu öne sürülemez. Sadece ben varım, var olduğum ve bir birey olduğum için özgür olduğum söylenemez.

İnsan kendine muktedir olduğu sürece özgürdür

İnsan ancak doğasının yasalarına uygun olarak var olma, insan olma, insanca davranabilme sorumluluğunu taşımalıdır. Spinoza’ya göre “İnsan ancak doğasının yasalarına uygun olarak var olduğu ve kendine iktidar olduğu sürece özgürdür.’’ Bizler, hep devlet kurmak ve iktidar olmaktan bahsediyoruz fakat en güçlü ve en büyük devlet insanın kendi içindeki duygularına, öfkesine, hırsına, muktedir olabilmesi ve bunları yönetebilmesidir. En büyük siyaset; hırs anında, sizi en çok kızdırdıkları anda, insanın kendisini kontrol altında tutabilmesidir. Erdem ve fazilet tam bu noktadadır. Spinoza’nın vurgulamak istediği, insanın iktidarıdır. O şöyle der: “O halde bir insanın ne kadar çok özgür olduğunu düşünürsek o kadar az aklını kullanamadığını, kötüyü iyiye tercih etiğini söyleyebiliriz.’’ Demek oluyor ki ne kadar sınırsız bir özgürlüğe sahibim diyorsanız; o kadar aklın kılavuzluğundan ve kontrolünden uzaklaşıyorsunuz. Özgürlük erdemdir, ahlaki bir şeydir fakat sınırsız bir özgürlük çok tehlikeli bir şeydir. Kötü iyiye tercih edilerek bazı ahlaki, insani değerleri kaybediyorsunuz. “Her zaman aklını kullanmanın ve kendisini insani iktidarın doruklarında tutmanın; her insanın iktidarı dâhilinde olmadığı sonucuna varıyoruz.’’ Spinoza’ya göre.

“Her insan aklını kullandığını düşünür. Ancak günümüzde özellikle bizi yönlendiren, yöneten o kadar çok saikler var ki. Aklımızı en çok kullandığımız anda başka tesirler altında kalarak hareket ediyor ve bunun çoğu zaman farkında olmuyoruz.” diye konuşan Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan,  Spinoza’nın 17.yy’da bunların tespitini yaptığını belirtti.

Konuşmasında Spinoza’nın sözlerinden de alıntılar yapan Başkan Arıcan, “ Spinoza, Mutlak anlamda, gerçek anlamıyla özgür olan tek bir varlık vardır o da Tanrıdır” der. Spinoza inanç özgürlüğünü, demokratik devleti, demokratik toplumu savunan birisidir. Bu, konunun sosyal tarafıdır. Ama birey anlamında, bireyin kendisi olma, kendisini yönetme, kendi iktidarına sahip olabilmesi zor bir iştir diyor. Spinoza diyor ki, “Önce insan devletini kuralım insanlar kendilerine muktedir olsunlar, insanlar kendi iktidarlarını kendileri tarafından kursunlar, kendi tutkularına, kendi duygularına, eğilimlerine sahip çıksınlar ondan sonra toplum ve devlet oluştursunlar.” İnsan tutkularıyla hırslarıyla bir hayvandan aşağı olabiliyor. İnsanın bir özgürlük erdemi tarafı vardır ama bir de insanın hilebazlığı, kurnazlığı, öfkesi, hırsı onu hayvandan daha aşağı seviyeye indiren tarafı vardır. Aslında Spinoza, Teo-Politiği buradan başlatır. İnsanlar arası birliktelik sağlanırsa devlet meydana gelir. Bu anlamda devlet, güçlerin birleştirildiği yerin adıdır diyor.”

Devleti, erdemli bireylerin güçlerinin birleştirildiği bir yer olarak tanımlayan Başkan Arıcan, “Devlet bu anlamda bir sanattır, bir mimaridir. Yönetme sanatıdır. Devlet özgürlük eylemini gerçekleştiren bireylerin, bir araya gelerek oluşturdukları bir sanat alanıdır. Bu anlamda Spinoza Teo-Politiği bireyle ve bireyin iktidarıyla başlatıyor, bireyin kendine muktedir olmasıyla ilişkilendiriyor ve o bireylerin oluşturduğu bir devlet ve toplum meydana getiriyor.” dedi.