Türkmen Eğitiminden Vaz Mı Geçildi?

Türkmen Eğitiminden Vaz Mı Geçildi?

Mohammed Tahsin Gökkaya*

“Türkmen Eğitimi Milli Varlığımızdır”

“Türkmen Okulları Kırmızı Çizgimizdir”

“Türkmen Okullarındaki Öğrencilerimiz Geleceğimizdir”

   Bunların hepsi güzel sloganlar. İsterseniz buna benzer duyduğum sloganlardan onlarca daha yazabilirim.

   Peki, bir eğitim veya bir eğitim sistemi sloganlarla mı yükselir, yoksa o eğitimin sürdürülebilirliği, öğretmenin kalitesi ve öğrencinin başarılarıyla mı?

   Türkmen eğitiminin daha önce hiç görülmemiş ve yaşanmamış bir sorunla baş başa kaldığı ortadadır. Günlerden beri sosyal medya mecralarında paylaşılanlar, kapalı gruplarda konuşulanlar, öğrencilerin ve öğrenci velilerinin il eğitim müdürlüğü önünde yaptıkları gösteriler ve birçok yetkilinin evine gidilerek son yaşananlara tepki gösteriliyor. Bunlar bir çözüm yolu aramak için yapılan davranışlardır.

   Eğitimin bu duruma gelmesinden bihaber olan aynı kişilerin kapısını çalmak çok masumca bir davranıştır. Ama umut her zaman iyidir.

   2003 sonrası Irak’ta Türkmen haklarını elde edebilmek için yetersiz kalındığını en üst düzey yetkililerin bile her toplantıda dile getirdiklerine bizzat şahitlik edenlerdenim. Ancak Türkçe ders okutulan okullarımızın varlığı ülkedeki milli varlığımızı sürdürebilmek için güvence altına aldığımız en önemli kazanç olduğunu da vurgulamak gerekir.

   Bu kazancı elde tutabilmemiz için yapmamız gerekenler listesinin en başında; nitelik ve başarı gelmektedir.

   Okulların çokluğu ve öğrencilerin sayısı ne kadar fazla olursa olsun akıllarda kalmayabilir.               Ancak bu okullardan mezun olan öğrencilerin elde ettikleri başarıların akıllardan silinmesi kolay olmayacaktır.

   Okulların fazla olması ve öğrenci kayıtlarının artırılması için sarf edilen çabalar, okul kalitesinin yükselmesi için de sarf edilmelidir. Türkmen okulları kaliteli olduğu için tercih edilmeli, bu okullarda Türkçe okutulduğu için değil.

   Bunun için de öğretmenlerin kalitesi artırılmalıdır. Okulların seviyesini düzeltmek istiyorsak, çanta, kıyafet, kırtasiye malzemesi dağıtıp, etkinlikler yapmaktan ziyade öğretmenlerin seviyesini yukarı çıkarmak hedeflenmelidir.

   Okullarımızda, dolma (sarma), börek ve pastalar yerine öğrencilerimizin bilimsel çalışmaları ve zekâlarıyla ilgili sergiler düzenlenmeli. Sergilenen el işleri yerine öğrencilerimizin laboratuvar çalışmaları arttırılmalı, teknoloji ile tanışmalı, tarihimiz ve milli esaslarımızla ilgili yazdıkları kısa makaleler, hitabeler, şiirler okunmalı. Bunların hepsini başarılı ve becereli öğretmenler yapabilir.

   Merhum Nihal Atsız 1942’de yazdığı “Türk Gençliği Nasıl Yetişmeli” makalesinde; “Okullar birer kışla haline gelmeli, hatta liselerin müdürleri yüksek rütbeli subaylardan olmalıdır.” diyor. Makalenin tamamını okursanız, okullarımızın ne kadar “milli esaslardan” uzak olduğunu görürsünüz.

   Bıraktık subay müdürleri, bizim okullarda iyi halay çeken mani söyleyen müdürler bile gördük!

Öğretmenlerimizin Durumu Çok Vahim

   Eğitim kalitesi hakkında yapılan araştırmaların en başında öğretmen kalitesi yer almaktadır. Bu hususta “OECD PISA”nın yayımladığı raporlara göz atılmasında fayda var.

   2003 sonrası Irak’ın demokrasiye kavuşmasıyla birlikte, Türkçe eğitim ve öğretim yapan okullarımızın çoğalması beraberinde bu okullarda Türkçe ders veren öğretmenlere büyük bir ihtiyaç duyulduğunu göstermiştir. Bu boşluğu doldurmak için farklı branşlardan mezun olan gençleri, kısa süreli Türkçe dil kursundan geçirip bu okullarda öğretmen olarak Türkçe ders vermek için görevlendiriyorlardı.

   Bir Türk dili ve edebiyatı mezunu kimya dersi, teknik enstitüsü mezunu Türkçe dersi, coğrafya bölümü mezunu fizik dersi ve bir ziraat mezunu matematik dersi vermek için bu okullara alınıyordu. Bunlar gibi çok örnekler mevcuttur. Kimileri niyeti bu eğitime hizmet etmek olduğundan dolayı kendini geliştirdi. Bir diğer kısmın ise amacı Türkmen eğitimine olan sevgisinden değil de kolayca atanmak olduğundan kaynaklı bu okullara girdiği için kendini geliştirme önemi duymamıştır.

   Olağanüstü durumlarda var olan süreci atlatabilmek için bahsettiğim uygulama belki geçerli olabilir. Ancak yıllar geçmesine rağmen her ihtisası Türkçe tamamlayan öğretmenlerin iş başında olmaması büyük bir eksiklik.

   Hatayı itiraf etmek çözüme giden yoldan geçer.

   Türkmen okullarındaki öğretmenlerin kalitesinin düşük olması büyük bir sorun. Öğretmenin mesleğe adım atmasıyla başlayan ve meslekte olduğu sürece devam eden hizmet içi eğitimle bu sorun giderilebilir. Ama biz bunu da yapmış değiliz.

   Öğretmen yetiştirmede açık bir şekilde sorun yaşıyoruz. Bundan dolayı öğretmen kalitesi düşüyor. Düştüğü için de öğrenciler öğrenmek değil, ezber ve sınavı geçmek üzerine odaklanıyorlar.  Dolayısıyla kendi kapasitelerinin farkına varmaları ve kapasitelerini üst seviyeye çıkarmaları için çaba harcamaları olanaksızdır.

   Öğretmenler de kendilerini geliştirmeleri için önem görmeleri lazım. Öğretmen mutlu olmadıkça, huzurlu olmadıkça bilgi seviyesi yükselmez. Öğretmenin bilgi seviyesi yüksek olmadıkça eğitim seviyesi yükselmez, eğitim sistemi düzelmez ve öğrenciler başarılı olamaz.

   Çocuklar model alarak öğrenirler, öğretmen kendini geliştirmedikçe öğrenciler de kendilerini geliştirme ihtiyacı duymazlar. Öğretmenler kendilerini her daim geliştirmeli bunun için çaba harcamalıdır.

    Tekrar başa dönüp öğretmenlerin seviyesini yükseltmekle, öğretmeni rahatlatmakla işe devam etmemiz lazım.

Okullarımız Siyasi Kargaşadan Korunmalı

   Kaldı ki öğretmenlerimiz ve üstlerindeki müfettişler arasında kutuplaşma, kargaşa ve kavgalara yol açan siyasi taraflara bölünmelerden kaçınılmalıdır. Ayrıca o siyasi tarafların arzu ve istekleri, çıkar ve rekabetleri Türkmen eğitimi üzerinde bir hesaplaşmaya dönüşmesi son derece tehlikelidir.

Türkmen eğitimini Bağdat’a şikâyet eden kimi öğretmen ve müfettişler yüzünden Eğitim Bakanlığı’nın eğitimimize olan güveni azalmıştır. İyi niyetle eğitimi sahiplenmek isteyen siyasi tarafların işi bu gidişat ve alışkanlığı durdurmak olmalıdır. Eğitimimiz içinde Baas Partisi ahlakı gibi yukarıya bilgi sızdıran rapor veren kişiler olmamalıdır.

Okullarımızın huzuru bozulmamalıdır. Okulların huzurunu bozmak isteyen eğitimi çökertmek istediği anlamına gelmektedir. Bu kişiler derhal Türkmen eğitimden uzaklaştırılmalıdır.

   Eğitime eğitimci gözüyle bakmak lazım siyasetçi gözüyle değil.

   Bir rekabet oluyorsa eğitime hizmet için olmalı. Senelerden beri sözleşmeli ve ücretli olarak ders veren öğretmenlerimiz var, hatta ücretsiz çalışan öğretmenlerimiz mevcut. Bu fedakâr öğretmenlerin atanması için bir yarış olmalı. Okul kitaplarımızın basılmasını Eğitim Bakanlığının üstlenmesi yönünde kalıcı bir yönerge çıkarmak için bir yarış olmalı.

   Bizim okullarımızda öğrencilerimizin ikinci planda, insanların siyasi bağlılığının birinci planda olduğu görünüyor.

   Siyasi partiler Türkmen eğitimine destek verebilir. Destek vermeleri de en tabii görevleridir. Ancak okulları siyasi eylemlerinden uzak tutmalıdırlar. Harikalar yaratacak gençler yetiştiren okulları birer seçim propaganda hücresi olarak görmek ve bu şekilde muamele etmek eğitime yapılan en büyük saygısızlık olur.

Öğrencileri Sıkmak lazım

         Öğrenciler en başta kendi vazifelerini bilmeleri gereklidir. Burada tekrar öğretmenlere iş düşüyor. Türkmen okulları sınıf ve ya bir aşamadan diğer bir aşamaya geçmek için kolay yol olarak tercih edilmemelidir. Başka bir ifadeyle, bir eğitim ve öğretim yılını geçmek için bir köprü olmamalı. Olursa da zor ve bir o kadar da tehlikeli köprü olmalı.

Bu okullarda öğrenim gören öğrenciler toplum içinde bir yıldız gibi parlayan kişiler olmaları için disiplinli bir eğitim sistemi gereklidir artık.

Birinci sınıftan ikinci sınıfa, ikinciden üçüncü sınıfa yardımla geçen bir öğrenci üçüncü sınıfta üç sene üst üste yılı iade ediyorsa bu sınıfları geçmesinin ne gibi bir faydası var?

Bir öğrenci; işte ben Türkmenim okuldan kolaylıkla geçirilirim diyerek bu okullara kaydedilmesin. Türkmen ismi ile kolaylıklara kaçınılmaz, aksine zorluklar vazife edinilmelidir. Öğrencilerin en esas işleri daha becerili daha donanımlı olabilmeleri için hocalarını zorlamak olması gerek.

Bizim de anlamadığımız ya da uyum sağlamadığımız öğretmenlerimizin dersinden düşük not aldığımız oluyordu. Ancak bir öğrenci bütün derslerden düşük not alıyorsa önce velisi sonra da kendi kendini sorgulamalı.

Irak’ta eğitim sistemi mi kaldı dalga geçip soranlar zaman zaman karşımıza çıkıyor. Ancak bizim üstümüze düşen Irak’taki sistemle kendimizi mukayese etmemektir. Tabii ki etkisi var yalnız bizim okullar milli mücadelemiz için bilgili ve nitelikli kahramanlar yetiştirmekle mükelleftir. Bu gibi vazifelere olağanüstü durumlarda ihtiyaç duyulur zaten.

Kısacası çoğu öğrenci okullarımızı hafife alıyor. Bu algıyı giderebilmek için daha baskın ve daha yoğun bir eğitim modeline geçilmesinde yarar var.

Türkmen Eğitiminden Vaz Mı Geçildi?

   Bu sene lise son sonuçlarıyla Türkmen gündemi iyice sarsıldı. Siyasetçiler başta olmak üzere çoğu insan bu durumu şaşkınlık içinde takip etti. Geride bıraktığımız yıllar ön sıralarda yer alan Türkmen eğitimini nasıl bir deprem vurdu? Türkmen eğitiminden vaz mı geçildi? sorusu herkesin aklından geçiyordu ve kimileri buna benzer soruları sosyal medya üzerinden sordu ve günler boyunca tartıştı.

   İnsanların bu sitemi sadece sosyal medya üzerinde kalmayıp öğrenci velileriyle birlikte il eğitim müdürlüğü önünde gösteri yaptıkları görülünce işin ciddiyeti daha çok anlaşılmış oldu. Hele bir annenin haykırışı birçok sözü ifade etmiş oldu.

   Bir eğitimin başarılı olup olmadığını lise son sonuçları gösterir. Bu sene Türkmen okullarının başarılı bir sonuç elde edememesinin sebeplerini farklı boyutlardan açıklayanlar ve yorumlayanları gördük.

   Eğitimimizi yıpratmak isteyen ellerin olduğu yönünde hepimiz hemfikiriz. Ancak bunun önünde neden durulmadığını eleştiriyoruz. Sorumlular Türkmen eğitimi üzerinde oyun var diyemez dememeli. Sorumlunun üstüne düşen bu oyunların önünde durmaktır. Hatta bu oyunları ortadan kaldırmaktır.

   Birçok alandaki başarısızlıklar daha sonra telafi edilebilir belki. Ancak eğitimdeki başarısızlık; her alanda köklenmiş bir başarısızlığa yol açmak demektir.

   Önceki yıllara bakıldığında Türkmen okullarına yapılan öğrenci kayıt sayısının giderek azaldığı görülüyor. Hele bu dönemde, çocuklarımızı FETÖ okullarından kurtarmak için elimizden geleni yapmamız gerekirken bu tür bir başarısızlığın patlak vermesi en çok da onların işine gelmiştir.

   Kerkük’te lise son sınavına giren 372 öğrenciden sadece 22’si geçmiş. Sınavı geçen öğrenciler de hak ettiklerinden daha az puanlar almıştır. Bu başarısızlık sadece Kerkük merkezli de değil. Örneğin; Erbil’de Türkmen eğitimi veren okullarda lise son sınıfta toplam 97 öğrenciden sadece 7 öğrenci geçmiştir. Sınavı geçmeyen 90 öğrencinin bir kısmı da Kürtçe eğitim veren okullara geçiş yapmıştır.

   Kerkük’te başarı olmazsa diğer Türkmen bölgelerine nüfuz etmemiz imkânsız.

   Şunu da ifade etmem gerekiyor ki bu başarısızlık devamlı olan bir başarısızlık değil. Türkmen okullarından mezun olup farklı bölümlerde üniversiteyi en başarılı bir şekilde tamamlayan ve eğitim hayatını sürdüren çok sayıda gençlerimiz var. Ancak bu yazıyı bir başarısızlık sonucu ele aldığım için eksikliklerden bahsetmem gerekti.

   Bu başarısızlık arızi ve geçici bir başarısızlıktır. Ama var gücümüzle çalışarak önünü almamız gerekmektedir.

   Başarısızlığın nedenlerinden biri de sayıları az olsa da iyi niyetli olmayan müfettiş ve öğretmenlerimizin olmasıdır. Tabiri caizse bunları bir hesaba ve sıraya çekmemiz lazım. Bu kişilerin Türkmen eğitimindeki görevleri ellerinden alınması hatta eğitimimizden uzaklaştırılmalıdır.

            Sınavı geçmiş hak ettiği ortalamayı almayan öğrencilerin mağduriyetini telafi etmek ve kinci döneme kalan öğrencilerimizin başarılarını yükseltmek için acil tedbirlerin alınması dileğiyle..

  • m_gokkaya87@yahoo.com