TUZHURMATI’NIN GÜR SESİ AHMET TUZLU İLE GÖRÜŞME

TUZHURMATI’NIN GÜR SESİ AHMET TUZLU İLE GÖRÜŞME

Dr. Önder Saatçi

Irak Türkmenleri denince akla ilk gelen, yörenin halk müziği verimleridir. Denebilir ki Türkmeneli yöresi bugüne kadar geçirmiş olduğu bütün asimilasyon hareketlerine karşı müziğiyle ve bilhassa hoyratlarıyla direnmiştir. Türkmeneli’de müzik hiçbir zaman halkın gündeminden düşmemiş, yörede yetişmiş pek çok mahalli sanatçının sesi Türk halk müziğimize Türkmeneli’de soluk vermiş ve bugünlere sağ salim ulaşmasını sağlamıştır. Günümüzde de öncekilerin teslim etmiş oldukları bayrağı taşıyan Türkmenelili sanatçılar, artık akademik eğitim de alarak yetişmekte, müziğimizi yarınlara taşımaktalar. Biz de bu müzik erlerinden biri olan Ahmet Tuzlu ile hem müziğimizi hem de kendisinin bu vadideki macerasını konuştuk. İşte, sizlere bu tatlı sohbetten damlalar:

 Müziğe olan ilginiz nasıl başladı?

Babam Tuzhurmatu ve Kerkük’ün bilinen ses sanatçılarından Hamit Tuzlu ve yine bölgenin ünlü edebiyatçılarından amcam Ali Marufoğlu başta olmak üzere müzik ve edebiyatla iç içe olan bir ailede dünyaya geldim. Aile büyüklerimin tuttuğu ses kayıtlarından henüz cümle bile kuramadığım yaşlarda babamla birlikte hoyrat söylermişim. Babamın bölgede ve özellikle Bağdat’taki Kardaşlık Ocağında katıldığı konserlerde her zaman bulunmuş, Tuzhurmatu’da dost meclislerinin hoyrat akşamları yapmak üzere bir araya geldiği toplantılara küçük yaşlardan itibaren katılmaya başlamıştım. O meclislerde hoyrat çeşitlerini bizzat yerel kaynaklardan ve ustalardan dinleyip öğrendim. Ağabeylerimin hepsi ve hatta ablalarımın bazıları bile enstrüman çalabiliyor, türkülerimize eşlik ediyorlardı. Dolayısıyla 11 Kardeşin en küçüğü olarak ağabeylerim ve ablalarımın özel ilgisiyle müzik eğitimini ilk önce baba evinde aldım. Müzik konusunda yeteneğim olduğunu düşünen ailem her fırsatta bana bu konuda şans tanıdı. Müzik yolculuğum da böylece başlamış oldu.

Müziğin hayatınızdaki yerini nasıl ifade edersiniz

Müzik, çocukluk yıllarımda en büyük hobim ve kendimi en iyi ifade edebildiğim araçtı. Türkiye’ye müzik alanında eğitim almaya geldikten sonra müzik hayatımda hobi olmaktan çıkmış, doya doya beslenmeye çalıştığım bir okyanusa dönüşmüştü. Kendimi bu alanda geliştirmeye çalışırken; sahneye çıktığımda insanların da bu yolculuğuma eşlik etmesiyle benim için artık aşka dönüşmüştü. Eğitimimi tamamladıktan sonra profesyonel anlamda da artık bu işi yapmaya başlamış ve hayatımın merkezine müziği oturtmuştum. Zaman içerisinde müzik benim aşkım, aşım ve ekmeğim olmuştu. Bu alanda kendimi geliştirmeye çalışmaktan hiç vazgeçmeyerek yüksek lisansımı da tamamladım. Bu alandaki akademik eğitimimi bir taraftan devam ettirmeye çalışıyorum. Hâlen daha konserlerden, programlardan sonra evime geldiğimde müzikle ilgili okuma-araştırma yapıyor ve insanlarla paylaşıyorum. Dolayısıyla benim için müzik sadece sahneye çıkmak, şarkı söylemek değil; büyük bir bilgi kaynağı. Ben bu kaynaktan beslenirken insanlara da aktarmaya ve özellikle de kendi halkıma faydalı olmaya çalışıyorum.

Doğduğunuz ve yetiştiğiniz sosyal çevre ve Tuzhurmatı’daki müzik ortamları hakkında bilgi verir misiniz?

İlk sorunuzda da söylediğim gibi, bölgedeki dost meclislerinde yetiştim. Bu meclislerde dönemin ünlü ve usta isimleri müzik icralarında bulunur, hoyratların hemen hemen her çeşidini seslendirirlerdi. Her ne kadar o dönem Ba’as iktidarı olsa da Türkmenler, bir araya gelir şenlikler, eğlenceler ve toylar düzenlerlerdi. Bu etkinliklerde Türkmen edebiyatının ve sanatının en güzel örneklerini dinler, öğrenirdim. Günümüzde artık hem bu ustaların büyük bir çoğunluğunun vefat etmesi hem de değişen sosyo-kültürel ortamdan dolayı bu etkinlikler yapılamıyor, yapılsa dahi o günlerdeki gibi kadınlar başta olmak üzere ailelere açık ortamlarda gerçekleşmiyor. O dönemlerde kadınlar da eğlencelerde bulunur, son derece sıcak ve medeni bir ortamda gerçekleşirdi etkinlikler. Okul yıllarımda da Türkmen öğretmenler, okulda yapılan çeşitli münasebetlerde sazımla birlikte beni sahneye çıkarır ve kendi dilimizde eser icra ettirirlerdi.

Tuzhurmatu’ya özgü hoyrat usulleri (makamları) var mıdır? Varsa hangileridir?

Tuzhurmatu’ya özgü hoyrat veya makam yoktur, Kerkük’le hemen hemen aynı hoyrat çeşitleri ve makamlar vardır. Fakat Tuzhurmatu’ya özgü Tuzhurmatu ağzı hoyratlar vardır. Örneğin; Duz Dermangâhı, Duz Kızıl hoyratı ya da Duz Deliheseni’si gibi.

Tuzhurmatılı veya Irak Türkmen ses sanatçılarının hangileri sizi daha çok etkilemiştir?

Benim en çok etkilendiğim Türkmen sanatçı babam ve ustam Hamit Tuzlu’dur. Tuzhurmatu’dan etkilendiğim sanatçılar Ekrem Tuzlu ve Hüseyin Tuzlu, Kerkük’ten Abdulvahit Küzecioğlu, Abdurrahman Kızılay, İzzettin Nimet, Ali Kaleli, Sıddık Bende Gaffur, Topal Mehmet (Topal Heme) ve Mustafa Kalayı gibi sanatçıların yanı sıra Erbil’den Cemil Kapkapçı, Mehmet Ahmet Erbilli ve Yunus Hattat, Telâfer’den ise Yasin Yahyaoğlu gibi isimler de beni Türkmen müziği konusunda besleyen kaynaklar olmuştur.

Irak Türkmenleri denince akla “hoyrat” gelir. Sizce “hoyrat” nedir?

Hoyrat, Türk edebiyatı ve folklorunun yüzyıllardan bu yana süregelmiş en önemli millî geleneği ve nitelikli bir halk ürünüdür. Rahmetli üstad Ata Terzibaşı’nın hep altını çizdiği gibi hoyrat ağırlığı yadsınamayacak kadar büyük bir sanattır. Türk dünyasında hoyrat türüne Güneydoğu Anadolu’da da rastlamaktayız. Bu bölgede hoyratın sadece birkaç türü bulunmaktadır. Azerbaycan’da da Bayatı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ama hoyrat denilince Kerkük başta olmak üzere akla Türkmeneli gelir. Çünkü sadece Kerkük’te tespit edilmiş 20-25 arası hoyrat türü vardır. Irak Türkmenleri yaşadıkları acıları, sevinçleri, siyasi olayları, toplumsal yara ve travmalarını âdeta bir çığlık gibi bu sanata yansıtmışlar, hatta bu sanatı seslerini duyurmak için bir araç olarak kullanmışlardır. Nitekim Türkmenlerin duygu ve düşünceleri bu sanat aracılığıyla Türk dünyasında yankı bulmuştur. Söz sanatlarından olan cinasın Türk edebiyatında en çok kullanıldığı bölge Kerkük’tür. Hoyrat diğer yandan da bir çeşit uzun hava türüdür. Türkmen dilinin ve müziğinin yüzyıllardan bu yana varlığını sürdürmesine ve korumasına en çok katkı sağlayan unsur hoyrattır.

Türkiye’ye gelişiniz ve aldığınız müzik eğitimi hakkında bilgi verir misiniz?

 Türkiye’ye 2002 yılında müzik eğitimi almak üzere geldim. Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın özel bursuyla Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Opera/Şan bölümünde eğitim aldım. Bu noktada rahmetli hocam İhsan Doğramacı’yı rahmetle anarım. Zira kendisi hayatımda bir dönüm noktası açmıştır. Lisans eğitiminin ardından Hacettepe Üniversitesi Konservatuarı’nda Opera/Şan anabilim dalında yüksek lisansımı tamamladım.

TRT’ye girişiniz nasıl gerçekleşti?

TRT’nin 2015 yılında açtığı sınavı başarıyla geçerek TRT Ankara Radyosu’nda Türk halk müziği kadrosunda ses sanatçısı olmaya hak kazandım. Hâlen bu görevimi sürdürmekteyim.

Genel olarak müziğin ve özellikle halk müziğimizin Irak Türkmen kültürü içindeki yeri nedir sizce?

Türkmenlerin Osmanlı sonrası dönemde Irak yönetimlerince sistemli olarak maruz kaldığı baskı ve asimilasyon politikalarına karşı varlığını güçlü bir şekilde sürdürmeye devam ettiğini ve kültürünü olabildiğine yalın hâliyle muhafaza ettiğini görüyoruz. İşte Türkmenlerin bunu başarabilmesindeki en önemli etken hiç şüphesiz edebiyatımız ve müziğimizdir. Bugün Türkmenler, ana dil olarak Arapça veya başka bir dilde konuşmuyorsa başka kültürlerin etkisi altına girmediyse bunu edebiyatımıza ve müziğimize borçluyuz. Türkmenler, yıllardır seslerini müzikleriyle dünyaya duyurmaya çalışmıştır. Türkmenler tarafından söylenen pek çok türkünün alt metninde hep bir çağrı ve politik mesajlar vardır. Bu türküler Türkiye’ye ve Türk dünyasına hasret, sitem ve çağrı içerir. Acılarını bu türkülerle dile getirir, yaralarını bu türkülerle sarar. Bu türkülerle ortak duygularını paylaşır, birlik ve beraberliklerini korur.

Türk halk müziği içinde Irak Türkmen müziğinin yeri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Türk halk müziğinde Türkmeneli halk müziğinin yeri çok önemlidir. Zira içerik bakımından ve söz sanatlarının (Cinas, teşbih, teşhis, kinaye, tariz, telmih ve mecaz gibi) kullanım yoğunluğu açısından Türkmeneli halk müziği eşsizdir. Anadolu halk müziğinde içerik olarak ele aldığımızda daha çok hikâyeli türküleri görürüz. Bizde de hikâyeli türküler vardır fakat sayıca çok azdır. Sebebi de Anadolu halk müziğinde genellikle olaylar, Türkmeneli halk müziğinde ise genellikle durumlar anlatılır. Türkmeneli halk müziği, Anadolu’da Urfa, Diyarbakır ve Elazığ’la büyük ölçüde benzer ve hatta kardeştir.

Irak Türkmen müziğine karşı Türk toplumunun ilgisi ne düzeydedir?

Türkmeneli halk müziği, Türkiye’de belli bir çevrede sevilmekte ve kabul görmektedir. Özellikle “Altun Hızma” türküsü Türkiye’de en çok bilinen türkülerden biridir. Ulusal bir şöhrete sahiptir. “Beyaz Gül Kırmızı Gül” gibi Türkiye’de ünlü sanatçılar tarafından seslendirilmiş ancak Kerkük’e ait olduğu bilinmeyen bazı türkülerimiz de vardır maalesef. Kendi adıma Türkmeneli’nin her bölgesine ait türküleri her mecrada özellikle de TRT radyolarında ve ekranlarında yaptığım veya içinde bulunduğum projelerle geniş kitlelere duyurmaya çalışıyorum. Nitekim çok olumlu dönüşler alıyorum. Türkmen kuruluşlarının en çok önem vermesi gereken konu bana kalırsa sanat konusudur. Türkmen kuruluşları sanata yatırım yaparsa hem Türkmen kültürünü hem de Türkmen davasını sanat; ama özellikle de müzik aracılığıyla dünyaya duyurma şansına erişebilir. Kendi adıma Türkmeneli halk müziğini duyurmak ve yükseltmek için elimden gelen bütün gayreti sarf ediyorum. 2018 Yılında TRT Ankara Radyosu TRT Türkü radyo kanalında bizzat içeriğini hazırladığım  ‘’Kerkük’ten Çıktık Yola’’ adlı 52 bölümlük programı sundum. 2018’de Türkmeneli TV’de 15 bölümlük Özümden Sesler adlı programı yine içeriğini baştan sona büyük bir emekle hazırlayarak sundum. 2019 Yılından beridir de TRT Ankara Radyosu yapımı olan Bulak programı ile yine TRT Türkü radyo programında dinleyiciyle buluşmaya devam ediyorum. Kendi hazırladığım veya içinde bulunduğum bu programların dışında da davet edildiğim tv, radyo ve dijital mecralarda Türkmeneli halk müziğini anlatıyor ve icra ediyorum.

Sizce Irak Türkmen müziğinin bugünkü durumu için neler söyleyebilirsiniz?

Türkmeneli halk müziği açısından günümüzde özellikle de bölgede büyük bir gerileme var. Gerilemenin sebebi de önemli bir millî geleneğimiz olan hoyrat türlerinden kopma yaşanmış olması, bu geleneğin yitirilmeye başlanması ve yalnızca birkaç türünün icra ediliyor olmasıdır. Bu durum da oldukça endişe verici bir hâl almaya başladı. Yeni sesler umut verici olsa da yaptıkları müzikal çalışmaların öz geleneğimizden uzaklaştığını ve başka kültürlerin müzik anlayışına özellikle de Arap müziğine yakınlaştıklarını düşünüyorum. Diğer yandan da enstrümanist sanatçıların yetişmemesi, geleneksel çalgıların yerine org gibi elektro müzik aletlerinin kullanılıyor olması folklorik müziğimizde büyük bir gerileme yaşatıyor. Bu noktada Türkmeneli’nin çeşitli noktalarında müzik eğitimi verecek kurumların açılması ve bu kurumlarda enstrüman ve nota eğitimlerinin verilmesi, usta-çırak geleneği çerçevesinde hoyrat sanatının canlandırılması alınacak en önemli tedbirlerdir.

Halk müziğimizin Irak’ta akademik bakımdan geliştirilmesi için neler yapılmalı?

Önceki soruda söylediğim gibi Türkmeneli’nde Kerkük merkezli sanat okullarının açılması ve gerekirse yurt dışından eğitmenlerin getirtilmesi ve gelecek vadeden gençlerin müzikal ve sanatsal anlamda yetiştirilmesi sivil ya da siyasi fark etmeksizin tüm Türkmen kuruluşlarının bu millete bir borcudur. Maalesef Türkmen toplumu ve kuruluşları sanat dallarına son derece mesafeli bir tutum sergiliyorlar. Hâlbuki dünya çapında pek çok toplumun diaspora faaliyetlerinde sanat dallarına ne derece önem verdiklerini görüyoruz. Örnekse Yahudi toplumu. Çektikleri filmlerle dünya çapında yaşadıklarını anlatabilmiştir. Bizim toplumumuz ve toplumumuzun önde gelenleri bırakın sinemayı, müziği bile son derece küçümser bir tavır sergiliyor, müzik alanında kendini geliştirmek isteyen gençlere ‘’Dümbelekçi mi olacaksın!’’ şeklinde alay ediyorlar maalesef. Hâlbuki her zaman inandığım şeyi sizlerle paylaşmak isterim ki sanatın gücü siyasetten de üstündür. Umarım gelecek yıllarda Türkmenler olarak bu gerçeğin farkında olabiliriz.

Genel olarak halk müziğinin diğer müzik türleriyle karılması hakkında görüşlerinizi bildirir misiniz?

Türkmen halk müziğimizin diğer müzik türleriyle karılması kültürümüz için bir zenginliktir. Çünkü müzik evrenseldir. Her toplumun etnik ve kültürel olarak müziğe yansıttıkları özgün unsurlar vardır. Bu unsurların caz, pop veyahut senfoni orkestrayla harmanlanarak icra edilmesi, müzikal anlamda zenginliktir. Bana kalırsa geleneksel müziğimizin senfoni orkestrasıyla harmanlanması, müziğimizi evrensel boyuta ulaştıracaktır. Çünkü senfoni orkestra küresel anlamda büyük etkiye sahip dominant bir müzik türüdür. Bu tarzda bir çalışmaya imza atan ilk sanatçımız Ankara Devlet Opera ve Bale sanatçısı hocam İhsan Ekber’dir. İhsan Hoca’nın ardından bu tarzı deneyen başka sanatçılarımız da olmuştur. İleride ben de geleneksel müziğimize yenilikçi yaklaşımlar getirmeyi düşünüyorum.

Türk halk müziğimiz dünyada ne derece tanınıyor?

Müziğimiz maalesef çok yerel kalmakta ve lokal bir alana sıkışmaktadır. Gelenekten beslenen aynı zamanda çağdaş ve enternasyonal müzisyenler yetiştirmemiz şart. Bununla birlikte gelişen görsel medyayı iyi kullanabilmek ve dünyada müziğimizi duyurabilmek için tüm bu müzikal altyapının dışında sahne sanatları eğitimini de çok önemli buluyorum.  Dünyaca ünlü yıldızlar, müzikal yeteneklerinden önce sahne performanslarıyla ün kazanabilmişlerdir. Yine enstrüman konusunun altını çizmek istiyorum ki bu bence en büyük eksiğimizdir; Mark Eliyahu adında bir kamança sanatçısı sadece enstrümanıyla yaptığı müzikal performanslarla dünya çapında bir üne kavuştu. Bu tek başına yetenekle olacak bir şey değil, eğitim olmazsa olmaz. Türkmeneli halk müziğimizin lokal kalması ve dünyada tanınmıyor olmasının sebebi geleneksel olması değil, profesyonel anlamda sanatçıların yetişmemesi ve müzikal anlamda kaliteden yoksun olmasıdır. O nedenle yineliyorum ki eğitim şart!

Irak Türkmenlerine son sözünüz ne olabilir?

Kıymetli Türkmen halkıma sesleniyorum, sanatın gücünü küçümsemesinler, sanat ayıp değildir; aksine medeniyetin en üst noktasıdır. Türkmenler olarak elimizde çok güçlü bir silah var, o da edebiyatımız ve müziğimizdir. Bunlara sıkı sıkı sarılsınlar ki özümüzden kopmayalım, dilimizi unutmayalım. Önceki nesillerden bizlere kalmış olan bu kültürel mirasa ve hazinemize sahip çıkalım. Türkmen partileri, sivil toplum ve medya kuruluşlarından bu konuya dikkat kesilmelerini rica ediyorum. Sanatımızı ve sanatçılarımızı her bakımdan desteklemeliler. İnanın, Türkmen davasını dünyaya duyurmanın en etkin yolu sanattır. Türkmen toplumu olarak cinsiyetçilikten uzaklaşmalıyız. Zira Türkmen sanatında bugüne kadar sadece bir Türkmen kadın sanatçı yetiştirebilmişizdir. O da Türkmen ses sanatçısı Kerkük Kızı’dır. Ümidim sanatın her alanında Türkmen kadın sanatçılarımızın yetişmesidir. Biz yeni nesil Türkmen sanatçılar olarak önceki nesilden aldığımız bayrağı elimizden geldiğince taşımaya ve ileri götürmeye devam edeceğiz.