Yazmayayım Desem de Lozan’a Dayanamadım!

Yazmayayım Desem de Lozan’a Dayanamadım!

Prof.Dr. Celalettin Yavuz

14 yıllık AKP iktidarı döneminde tehlikeli derecede kutuplaşmasından çok tedirgindim. Göz göre göre terörle mücadele yerine “Açılım” ve “Çözüm süreci” yanlışlığı ile Suriye politikalarının Türkiye’yi terör sarmalına bulaştırmasının eleştirilmesi dikkate alınmıyordu. Bunun yerine CHP ve MHP hedefe konularak “Bunlar var ya bunlar, Sivas’ın doğusuna bile geçemezler!” denilerek terörün ekmeğine yağ sürülüyordu.

   Terörle mücadele yerine müzakere yapılmasını eleştirenlere sert ve acımasızca saldırılıyordu. Teröristlerle başlatılan “Oslo Süreci” ortaya atıldığında MHP Lideri Bahçeli hedef alınarak “İspatlayamayan şerefsizdir!” bile denmişti.

   Terörle mücadele yerine müzakere yapılmasını, terör sorununun iddia edildiği gibi “Kürt sorunu” olmadığının söylenmesini hazmedemeyip, bunları söyleyenlere “Siz kandan nemalanıyorsunuz!” şeklinde haşince saldırılmıştı.

   Milletin ve devletin varlıklarını yandaşlara bol keseden verilmesi de bir diğer eleştiri konusuydu. Başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ne istediler de vermedik?” dediği Gülen Cemaati’ne neler verilmemişti ki? Her istediği verilen cemaat, gün geldi milletin ve devletin varlıklarını hiçbir demokratik hukuk devletinde görülemeyecek şekilde ve keyfi olarak verenlerin yönettiği ülkede darbe girişimlerinde bulundu.

   Hukuksuzluk durdu mu? Dursaydı TÜRGEV’e belediyelerden ve hazineden arsalar yağar mıydı? “Büyük adamların” mahdumları gemiciklerden ticaret gemileri filoların armatörlüğüne bu kadar kısa zamanda uzanabilirler miydi?

   Bu örnekleri arttırmak pek ala mümkün olsa da burada keseceğiz. Bu hukuksuzlukları söyleyenlerin sahip olunan tüm medya organlarıyla aşağılanmaya çalışılması, acımasız algı operasyonları sonucunda millet arasında müthiş bir kutuplaşma başlamıştı. Kutuplaşmayı körükleyen bir diğer yanlışlık da zaman zaman Cumhuriyeti kuranlara yönelik acımasız suçlamalardı. Üstelik bunlar FETÖ suçlamalarıyla da örtüşüyordu.

   15 Temmuz 2016 akşamı AKP iktidarının yarattığı “Frankeştayn” Gülen Cemaati, darbe girişimiyle bizzat AKP’ce “FETÖ terör örgütü”ne dönüştürüldü. O günden itibaren MHP başta olmak üzere muhalefet, milli birlik paydasında birleşti, kutuplaşma durdu. Kutuplaşmanın durdurulmasında AKP’nin veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katkısı yoktu. CHP ve MHP ile bu siyasi partilerin sağduyu sahibi genel başkanlarının payı çoktur.

   Milli çıkarlar etrafında kenetlenmek çok önemlidir. Dış politika ve güvenlik politikasıyla iç içe olanlar bunun önemini çok iyi bilirler. Keşke Türkiye’yi yönetenler de bunu görebilselerdi!

   Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın durup dururken “Muhtarlar Toplantısı”nda Lozan Barış Antlaşması’nı yerden yere vurması, Lozan üzerinden Gazi M.K. Atatürk ve silah arkadaşlarını hedef alması anlaşılamadı. Lozan Barış Andlaşması İstiklal Harbi’ni cephede kazanan kahramanların aynı zamanda masa başındaki en büyük zaferidir. 24 Temmuz 2016’da Lozan’ı övenlerin 2 ay sonra 180 derece farklı bu tavrının sebebi nedir?

   Lozan’la ilgili bu iddia kesinlikle doğru değildir. Bu iddia doğru bile olsa şu sıra küllenmekte olan tehlikeli kutuplaşma neden tekrar canlandırılmak isteniyor? Lozan’ı işaretle Atatürk ve Cumhuriyet’in kurucuları üzerinde algı operasyonu neden? 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminde sıkışınca “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” diyenlerin İstiklal Harbi kahramanlarıyla derdi nedir?

   Gene AKP-CHP Tahtarevalli politikasına mı dönülmektedir veya Anayasa üzerindeki anlaşmazlık üzerine mi bu çıkış? Ya da MHP’nin sağduyulu hareketiyle milletin teveccühünü kazanarak çıkışa başlamasının rahatsızlığı mıdır?

   Son Söz: Türkiye’de kerhen de olsa 15 Temmuz’da yakalanan milli şuuru yıkmaya çalışmak hiçbir kimsenin hakkı değildir! Bu yanlışlık devam ederse, Türkiye’deki kutuplaşmayı çıkaranın başkalarının maşası olduğu izlenimi güçlenebilir. Biraz sağduyu!